YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/164
KARAR NO : 2015/4350
KARAR TARİHİ : 14.09.2015
Mahkemesi :Van 1. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :17.07.2014
Numarası :2010/271-2014/379
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkilinin kuyumcu olup, işlettiği dükkandan 14.4.2010 tarihinde davalı A.. A.. tarafından yaklaşık 53.330,00 TL değerinde 1860 gram altının gaspedildiğini, adı geçen şahıs hakkında soruşturma başlatıldığını, çalınan altınların bir kısmının bulunmasına karşın, yaklaşık 45.000,00 TL civarında kayıp bulunduğunu, bu olayda diğer davalı B.. A..’nin de kusurlu bulunduğunu, zira işyerine takılan alarm sisteminin bu şirket tarafından kurulmasına karşın, zamanında alarm verilmemesi nedeniyle ihmali bulunduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 40.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, davalı A.. A.. davaya cevap vermemiş, diğer davalı B.. A.. ise, sözleşmeyi imzalayanın dava dışı şahıs olduğunu, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, ayrıca şirket görevlisinin alarm sinyalini alır almaz derhal kolluğu ve sözleşmede belirtilen numarayı aradığını, ayrıca sözleşmede alarm için bir süre öngörülmediğini, müvekkilinin makul süre içerisinde ilgili yerleri aradığını, sürekli asılsız sinyaller ve ihbarlar geldiğini, bu nedenle sinyalin doğruluğunu teyit etmeden kolluğun aranmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, meydana gelen zarardan A.. A..’un sorumlu olduğu, diğer davalı B.. A..’nin ise kusurlu bulunmadığı gerekçesiyle, A.. A.. hakkındaki davanın kısmen kabulüne, şirket hakkındaki davanın ise reddine karar verilmiştir.
Davacı ile davalı şirket arasında düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK’nın 355 ve devamı maddelerinde öngörülen eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. 11.5.2004 tarihinde düzenlenen sözleşmeyle alarm montajı yapılmış ve bu sözleşme ile davalı şirket Alarm Haberalma Merkezine (AHM) ulaşan sinyalleri ilgili mercilere ve müşteriye haber vermeyi taahhüt etmiştir. Sözleşmenin bir yıl olmasına karşın sözleşme hükmü uyarınca iptâl edilmediği için olay tarihinde yürürlükte olduğu anlaşılmaktadır. Esasında bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Diğer yandan sözleşmede alarm üzerine hangi sürede ilgili mercilere iletileceği konusunda bir hüküm bulunmamakla birlikte, Özel Güvenlik Hizmetlerinin Yürütülmesine dair Yönetmeliğin 23. maddesinde; ” alarm merkezlerinin, alarm sistemleri aracılığıyla sürekli olarak yapılan izleme sırasında gelen ihbarları değerlendirir ve teknik bakımdan doğrulanan ihbarları sorumluluk bölgesindeki genel kolluğa en kısa zamanda bildirir” hükmü uyarınca, alarm verildiğinde vakit kaybetmeden kolluğa haber verilmesi gerekmektedir. Bu işin niteliği gereğidir ve bunun karşılığında davalı şirkete bedel ödeyerek sistem kurulmuştur. Aksi halde sistemin bir değeri olmayacaktır. Bilirkişi görüşü de bu doğrultudadır.
Somut olayda da, davacı kuyumcu ile davalı şirket arasında güvenlik sözleşmesi düzenlenip alarm sistemi kurulduğu, 14.04.2010 günü davacının işyerindeyken diğer davalı A.. A.. tarafından gasp amacıyla kuyumcuya gelindiği ve soyguna başladığında davacının oğlu Berat’ın gizli alarm butonuna basmasına karşın polisin gelmemesi üzerine bizzat 155’i arayarak olayı haber verdiği, bu aşamadan sonra Belde yetkilisinin cep telefonunu arayarak olayın doğru olup olmadığını sorguladığı, yapılan bilirkişi incelemesinde de davalı B.. A..’nin %40 oranında kusurlu bulunduğu, zamanında haber verilmiş olsaydı soyguncunun suçüstü yakalanacağı bildirilmiş, mahkemece bilirkişi raporunda B.. A..’ye verilen kusur oranına itibar edilmeyerek bu davalı hakkındaki dava reddedilmiştir. Az yukarıda açıklandığı üzere davalı ile davalı şirket arasında kurulan eser sözleşmesi uyarınca alarm sistemiyle ilgili prosedüre uyulmamış ve diğer davalının kaçması nedeniyle davacı zarara uğramıştır. Davalı şirketin eylemiyle zarar arasında illiyet bağı mevcuttur. Her ne kadar davalı güvenlik şirketi zararın tamamından diğer davalıyla birlikte sorumluysa da, davacı vekili 01.03.2013 tarihli celsede bilirkişi kurulu tarafından saptanan kusura ve 22.085,98 TL tutarındaki zarara itiraz etmediğinden bu miktarın %40’ından sorumlu olduğu kabul edilmeli ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalıdan tahsiline karar verilmelidir. Mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle B.. A.. hakkında da kısmen kabul kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenlerle bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 14.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.