YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/161
KARAR NO : 2015/4357
KARAR TARİHİ : 14.09.2015
Mahkemesi :Andırın Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :11.11.2013
Numarası :2010/390-2013/218
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı A.. Ç.. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, yapılan iki köprünün iş bedelinin ödenmediği iddiasıyla alacak istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın kısmen kabulüne dair kararı davalı A.. Ç.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı taraf; davalı R.. Köyü muhtarı olan davalı A.. ile R.. Köyü’nün K.. ve İ.. Mevkii’ne yapılacak iki adet köprünün yapımı konusunda anlaşıldığını, bu iş karşılığında davalının müvekkiline 27.000,00 TL ödemeyi yükümlendiğini ve müvekkiline bu ücreti Kaymakamlıktan alıp ödemeyi eğer alamaz ise kendisinin ödemeyi beyan ve taahhüt ettiğini ancak ödeme yapılmadığını belirterek alacak talebinde bulunmuş, davalı Abdullah vekili akdi ilişkinin yazılı delille ispatı gerektiğini bildirmiş, mahkemece Özel İdare Müdürlüğü’nün 08.04.2011 tarih ve 575 sayılı yazısı ile Andırın ilçesinde yapı işlerinin senede bağlanmamasının teamülden olduğunun bildirilmesi nedeniyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 203/1-b maddesi uyarınca tanıkla ispatın mümkün olduğu kabul edilerek tanıklar dinlenmiş, akdî ilişkinin ispatlandığı kabul edilerek yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu ile belirlenen 12.625,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Mahkemece karar verildikten sonra yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun’un 1/3. maddesi ile davalı köyün tüzel kişiliği kaldırılmış ve Andırın ilçesine mahalle olarak bağlanmıştır. Mahkemece karar tebliği sırasında davalı köyün tüzel kişiliğinin ortadan kalktığı ve Andırın Belediyesi’nin taraf haline geldiği kabul edilerek bu belediyeye tebliğ yapılmış ve karar davalılardan A.. Ç.. tarafından temyiz edilmiş köy tüzel kişiliğinin halefi olan belediye tarafından ise süresinde temyiz talebinde bulunulmamıştır.
Dava, zaman bakımından uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) 355 ve devamı maddelerde düzenlenen eser sözleşmesine dayalıdır. Davacının yüklenici, davalıların iş sahibi olduğu iddia edilmiştir.
Sözleşmeler Hukuku’nun en temel ilkelerinden birisi olan sözleşmelerin nispiliği kuralı gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Bu nedenle, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları aynı zamanda sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatları ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacılık sıfatı, dava konusu hakkın sahibini; davalılık sıfatı ise, dava konusu hakkın yükümlüsünü ifade eder. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti; davalı sıfatı ise, pasif husumeti karşılayacak şekilde kullanılmaktadır. Dava konusu değer üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise davanın o kişi veya kişilere karşı açılması gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının önemli özelliği, def’i niteliğinde olmayıp itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebilmesi ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile bu hususun mahkemece re’sen nazara alınmasıdır. Dairemizin 12.06.2014 tarih, 2013/6679 Esas ve 2014/4107 Karar sayılı ilâmında da bu hususlar açıkca vurgulanmıştır.
Somut olayda; davalı Abdullah’ın o tarihte köy muhtarı olduğu ve Kaymakamlık ödemez ise iş bedelini kendisinin ödeyeceğini kabul etmesi üzerine köprünün yapıldığı iddia edilmiş olup yazılı sözleşme bulunmamaktadır. Dinlenen tanık beyanları esas alınarak davalı Abdullah yönünden de akdî ilişkinin varlığı kabul edilmiş ise de yapılan köprüler, Abdullah’ın şahsi yararına yapılmış olmayıp köyün ihtiyacı için yaptırıldığı belirtilmiştir. Köy muhtarı olan kişinin köy adına yapılacak köprü için bedelini kendisi hesabına ödemek üzere sözlü olarak dahi sözleşme yapması hayatın olağan akışına aykırıdır. Hayatın olağan akışına aykırı bir konuda teamül bulunduğu ve tanık dinlenebileceği kabul edilip, bu tanık beyanları esas alınarak A.. Ç.. yönünden de akdî ilişkinin ispatlandığı ve iş bedelinden sorumlu olduğunun kabulü doğru olmamıştır.
Davacı tarafın açtığı davada, davalı Abdullah yanında sonradan tüzel kişiliği kalkmış olan köyü de davalı olarak göstermiş olması da davalı idare ile yapılan sözleşmede köy muhtarının taraf olarak değil temsilci olarak yer aldığını gösterir. Aksinin kabulünü gerektirir yazılı delil bulunmamaktadır.
Bu nedenle talep edilen alacak yönünden davalı Abdullah’ın husumet ehliyeti bulunmadığından davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davalı A.. Ç.. yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün temyiz eden davalı A.. Ç.. yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı A.. Ç..’a geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.