YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1258
KARAR NO : 2016/363
KARAR TARİHİ : 25.01.2016
Mahkemesi :.. Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat .. .. geldi. Davalı vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 1.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 2.154,33 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 25.01.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY YAZISI-
6102 sayılı TTK hükümlerine göre: Ticaret şirketleri tacirdir. (16. md.). Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır (19. md.). Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirir (40. md.). Anonim, limited ve kooperatif şirketler, işletme konusu gösterilmek ve 46 ncı madde hükmü saklı kalmak şartıyla, ticaret unvanlarını serbestçe seçebilirler. Ticaret unvanlarında, “anonim şirket”, “limited şirket” ve “kooperatif” kelimelerinin bulunması şarttır (43. md.). Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir (124. md.). Bu kanuna göre Kooperatif ortaklık kooperatif şirkete eş anlamlı terimdir (1531. md.). 128. maddeye göre taşınmaz mülkiyeti dahi sermaye olarak konulabilir. Ticaret şirketlerinin birleşmelerine, bölünmelerine ve tür değiştirmelerine ilişkin olarak TTK’nın 134 ilâ 194 üncü maddeleri uygulanır. Bu maddelerin kapsamına ve özellikle 135. maddede açıklanan kavramlara göre kooperatifler açıkça ticaret şirketi olarak kabul edilip düzenlemeler yapılmıştır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu hükümlerine göre: Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir (1. md.). Kooperatif ve şubeleri ticaret siciline tescil olunur (3. md.). Kooperatif ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır (7. md.). Bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki Anonim Şirketlere ait hükümler uygulanır.
Belirtilen 1. madde 2004 yılında değişmiş olup değişiklik yapan 5146 sayılı Kanunun gerekçesi de şöyledir: “Kooperatifler Kanununun mevcut l inci maddesinde kooperatifler “teşekkül” olarak tanımlanmıştır. Bilindiği gibi teşekkül, organizasyon anlamına gelmekte olup, literatürde genellikle kamu iktisadî teşebbüsleri için kullanılan bir kavramdır. Bu nedenle kooperatiflerin nitelikleri hukukî bakımdan tartışma konusu olmaktadır. Tasarı ile yapılan düzenlemede “teşekkül” kavramı yerine “ortaklık” kavramı kullanılarak kooperatiflerin gerçek kimliklerini kazanmaları sağlanmıştır.” Bu yasa değişikliğinin gerekçesi 1163 sayılı kanun hükümlerine göre dahi kooperatiflerin tacir sayılmasını amaçlayan yasa koyucunun iradesini de ortaya koymaktadır.
Bu kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden kooperatiflerin ticaret şirketi ve tacir olduğu açıkça görülmektedir. Bu açık kanun hükümleri karşısında ticaret siciline tescili zorunlu olan, ancak bu şekilde tüzel kişilik kazanabilen ticari defterler tutan, ortaklarının sermaye koyma borcu olan, şirketler ile birlikte düzenleme yapılıp birleşme bölünme ve tür değiştirme şartları düzenlenen kooperatifin ticaret şirketi ve tacir sayılmaması mümkün değildir.
Yürürlükten kalkan 6762 sayılı TTK’nın hükümlerine göre de kooperatifler ticaret şirketi sayılmakta ve kooperatiflere ilişkin hükümler 485 ila 502. Maddelerde yer almış iken daha sonra 1969 yılında yürürlüğe giren 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 100. maddesi ile bu maddeler yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece kooperatifler ayrıntılı olarak TTK’nda düzenlenmiş olmaktan çıktığından ayrıca 2004 yılında yapılan değişikliğe kadar 1. maddede yer alan kooperatif tanımında teşekkül ibaresine yer verilmiş olup şirket veya ortaklık ibaresi de yer almadığından kooperatiflerin şirket olup olmadığı tartışması çıkmış ve bazı Yargıtay kararlarında yapı kooperatiflerinin tacir olmadığı kabul edilmiştir. Bu görüş kooperatiflere ilişkin hükümlerin TTK’ndan çıkarılarak kooperatiflerin ayrı kanunla düzenlenmesine ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya çıkış şekli ile anlamlı olabilir ise de önceki TTK’nın yürürlükten kaldırılarak yeni yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın hükümleri ile birlikte yeniden değerlendirme yapılmalıdır. Yeni yasada da kooperatifler ayrıca ayrıntılı olarak düzenlenmemiş olmasına rağmen kooperatiflerin ticaret şirketi olduğu açıkça düzenlenmiş ve 124. maddeye ilişkin yasa gerekçesinde de açıkça kooperatifin ticaret şirketi olduğu açıklanarak vurgulanmış olması karşısında yasa koyucunun iradesinin de bu yönde olduğu ve kooperatiflerin ticari şirket ve tacir sayılması gerektiği açıktır.
Yapı kooperatiflerinin tacir olup olmadığı halen yürürlükten kalkmış olan 6762 sayılı TTK’nın yürürlüğe girmesinden önce yürürlükte olan daha önceki Ticaret Kanunu döneminde de tartışılmıştır. Bu yasada kooperatifler ticaret şirketleri arasında sayılmasına rağmen üyelerini konut sahibi yapmak amacıyla kurulan yapı kooperatiflerinin tacir sayılıp sayılmayacağı konusunda farklı yargı kararları ortaya çıktığından içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilmiştir. Bu konuda Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 07.11.1945 tarih 1944/8 Esas, 1945/14 Karar sayılı kararı ile “Ticaret Kanunu’nda, mutlak surette tacir addolunacağı ve ticaret şirketleri nevinden olduğu tasrih olunan ve ticaret şirketlerinin bütün mümeyyiz vasıflarını haiz bulunan kooperatif şirketlerini, muameleleri bakımından medeni veya ticari diye ayırt etmeğe kanun hükümleri müsait olmadığından bu şirketleri ortaklarının sıfatı ve muamelelerinin vasfı ne olursa olsun sadece ortaklığın hukuki şekline göre ticari şirketlerden madut olduğuna ve şirket azası arasında çıkan davanın Ticaret mahkemelerinde görülmesi gerekli bulunduğuna” karar verilmiştir. Bu karar iki önceki Ticaret Kanunu zamanında verilmiş olsa da şu anda yasada mevcut hükümlere benzer şekilde yer alan bazı kurallar da tartışılarak bu sonuca varıldığından bu karara dayalı olarak dahi yapı kooperatiflerinin ticari şirket ve tacir olduğunun kabulü gerekir.
Görev kuralları yönünden önemli olduğundan kooperatifin ticari işletme sahibi olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (11. md.). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir (12. md.). Bu hükümler yukarıda açıklanan hükümlerle birlikte değerlendirildiğinde sermayesi olan ve üyelerinin ekonomik menfaatlerini koruyup bazı ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla kurulan, bu kapsamda diğer kişilerle bina yapımı gibi önemli bir sonucu elde etme amaçlı olarak faaliyette bulunan, sözleşmeler yapan yasal sınırlar çerçevesinde gelir ve giderleri olan ve tacir sayılan kooperatifin bu faaliyetini ticari işletme olarak yürüttüğünün kabulü gerekir.
Yapı kooperatifinin tacir olduğunu ve faaliyeti bakımından ticari işletme sahibi olduğunu bu şekilde belirledikten sonra göreve ilişkin düzenlemelere bakmak gerekir.
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen hususlardan doğan davalar ile maddede ayrıca sayılan hususlara ilişkin hukuk davaları ticari dava sayılır. Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır (6102 mayılı TTK 5/2. md.). Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır (6102 mayılı TTK 5/3. md.) .
Somut olayda taraflar tacir olup açılan dava da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğundan açılan davaya bakmaya ticaret mahkemesi görevlidir. Bu nedenle görevli olmayan asliye hukuk mahkemesince verilen kararın “göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiği halde esastan inceleme yapılıp karar verilmesi doğru olmadığı” gerekçesiyle bozulması görüşünde olduğumdan değerli çoğunluk tarafından verilen onama kararına katılmıyorum.