Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/7053 E. 2015/5738 K. 12.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7053
KARAR NO : 2015/5738
KARAR TARİHİ : 12.11.2015

Mahkemesi :İzmir 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :12.11.2013
Numarası :2012/578-2013/330

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat S..Ü.. ile davalı vekili Avukat E..K.. geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, satın alınan iş yerinin 19 ay gecikmeyle teslim edildiğinden kira kaybından kaynaklanan zarardan şimdilik kaydıyla 1.000,00 TL’sinin tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmış, 27.08.2013 tarihinde harcı ödenmek suretiyle dava değeri 36.290,00 TL arttırılarak 37.290,00 TL’ye yükseltilmiştir.
Davalı cevabında, sözleşmede atıfta bulunulan 4077 sayılı Yasa’nın 7. maddesinde belirtilen 30 aylık sürede teslim edileceğinin kabul edilmesi gerektiğini, 12 aylık teslim süresi bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı idare tarafından sunulan arttırma satış talimat ve eklerinde teslim süresi 12 ay olarak belirlendiğinden bu sürenin sözleşme tarihine eklendiğinde 19 aylık gecikme olduğu kabul edilerek 37.290,00 TL’ye hükmedilmiş, karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 13.04.2009 tarihli sözleşmeyle davalının inşaatını yaptığı 14 nolu iş yerinin davacıya satışı kararlaştırılmış, 3. maddesinde, inşaat süresi belirtilmemiş olmakla beraber teslim koşulları ve herhalükârda 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da yazılı süreyi geçemeyeceği belirtilmiştir. Sözleşmede teslim süresine ilişkin başkaca madde bulunmadığı gibi davalının Açık Arttırma Satış Şartnamesi’nin sözleşmenin eki olduğu da kabul edilmemiştir. Bu durumda satışa konu iş yerinin yukarıda sözü edilen 3. madde hükmününe atıfta bulunduğu 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa’nın 7. maddesinde belirtilen en fazla 30 aylık sürede tamamlanıp teslim edileceği anlaşılmaktadadır. Bu sürenin sözleşme tarihine eklenmesiyle teslimin 13.10.2011 tarihinde yapılması gerekir (HGK 2015/13-737 E.).
Oysa davacıya 12.11.2011 tarihinde teslim edildiğinden 13.10.2011 ila 12.11.2011 tarihi arasındaki gecikme tazminatına hükmedilmesi yerine sözleşmenin eki olmadığı gibi sözleşmede yer almayan şartname hükümlerine dayanılarak 12 aylık teslim süresinin kabulü doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 12.11.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY YAZISI-

Dava, satın alınan iş yerinin geç teslimi nedeniyle istenen kira tazminatının tahsili amacıyla açılmıştır.
Bozma kararında açıklandığı üzere davalı idare tarafndan sunulan açık artırma satış talimat ve eklerinde teslim süresi 12 ay olarak belirlendiğinden bu sürenin sözleşme tarihine eklendiğinde 19 aylık gecikme olduğu kabul edilerek 37.290,00 TL’nin tahsiline karar verilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede taşınmazın teslim tarihi belirlenmemiştir. Esasında sayın çoğunluk ile aramızda bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda teslim tarihinin hangi tarih olması tartışılmalıdır. Sözleşmede böyle bir hüküm bulunmaması durumunda teslim tarihinin ne şekilde saptanacağı Yargıtay kararlarında tartışılmıştır. Her ne kadar sözleşmede 4077 sayılı Yasa’ya gönderme yapılmışsa da, somut olayda 4077 sayılı Yasa’nın uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Zira bağımsız bölüm konut olmayıp, dükkan vasfındadır. Bu nedenle 4077 sayılı Yasa hükümlerindeki sürenin uygulanması kanımca olanaklı değildir. Kaldı ki, 30 aylık bu süre azami bir süre olup, satıcıların bu süreden daha uzun bir teslim süresi saptayamayacağına ilişkin bir düzenlemedir. Diğer bir deyişle satıcılar konutları 30 aylık süre içinde yapıp teslim etmekle yükümlüdürler. Bu süreyi aşan süreler geçersizdir ve aşan süreler yok hükmündedir. Bu düzenleme konut satımları için geçerli bir düzenlemedir ve nihai tüketicileri yani konut alıcılarını koruma gayesi gütmektedir. Bu nedenle esasında yüklenici/müteahhitlerin bu süreyi aşmamaları gerekir ve konut satışlarında bu süre uygulanır. Ancak tüketim amacı olmayan işyeri (dükkan) satışlarında bu hükmün uygulanması (sözleşmede olsa dahi) mümkün değildir. Bu durumda teslim tarihi ne şekilde belirlenecektir. Taraflar arasındaki ilişkin satım sözleşmesi olsa da, benzer uyuşmazlıklar eser sözleşmelerinde de ve özellikle kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde de doğmaktadır. Gecikme tazminatı altında istenen kira tazminatında sözleşmede kararlaştırılmamış olsa bile zararın kanıtlanması koşuluyla zamanaşımı süresi içerisinde her zaman rayiç bedel istenebileceği kabul edilmektedir. Gecikme tazminatı sözleşmede kararlaştırılabileceği gibi, kararlaştırılmamış olsa dahi istenebilecektir. Sözleşmede maktu olarak da gecikme tazminatı kararlaştırılabilir.
Gecikme tazminatı, kural olarak direnimden veya ifa için verilen sürenin yükleniciye tebliğ edildiği tarihten başlayarak, eserin kullanıma elverişli olarak fiilen teslim (ifanın tamamlandığı) alındığı güne kadarki süre için, ihtirazi kayıt aranmaksızın istenebilir.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 106. maddesinde, karşılıklı yükümlülükleri içeren sözleşmelerde borcu yerine getirilmesi (ifada gecikme) halinde, alacaklının hakkını nasıl kullanacağı düzenlenmiştir.
Alacaklı 106/II’de öngörülen seçimlik hakkını kullanabilmesi için borcu yerine getirmemekte direnen (mütemerrit) borçluya mehil vermek zorundadır (BK.nun 106/1). Ancak 107. maddede yazılı hallerden birinin bulunması halinde (1-Borçlunun hal ve vaziyetinden bu tedbirin tesirsiz olacağı anlaşılırsa, 2- Borçlunun temerrüdü neticesi olarak borcun ifası alacaklı için faidesiz kalmış ise, 3-Akdin hükümlerine göre borç tayin ve tespit edilen bir zamanda veya muayyen bir mehil içinde ifa edilmek lazım geliyorsa) mehil tayinine gerek yoktur. BK’nın 106. maddesinde birinci bende göre önel verilsin veya verilmesin borcu yerine getirilememesinde direnilmesi halinde alacaklıya üç seçimlik hak verilmiştir. (1- Her zaman gecikmiş işi yerine getirme (ifayı) ve gecikme tazminatını isteme, 2-Sözleşmeden vazgeçerek olumlu zararını isteme 3-Sözleşmeden dönme (fesih) ve olumsuz (menfi) zararını isteme hakkı bulunmaktadır.) Hukuk öğretisindeki yerleşmiş görüşe göre, alacaklı, borcun yerine getirilmesi halinde başka bir anlatımla yerine getirmede direnme halinde (gecikmiş ifa) BK’nın 106/II.deki hakkını her zaman kullanabilir. Ancak kullanmak zorunda da değildir. Bu nedenle alacaklı borcun yerine getirilmesini ve gecikme tazminatını zamanaşımı içerisinde isteyebilir. Davacı alacaklı bu hakkını kullanmadığı takdirde, sözleşmenin yerine getirilmesini ve tazminat istediği yolunda bir karinenin varlığı kabul edilir. Bu karine, yasa koyucunun alacaklının borcun ifasını ve gecikme nedeniyle zarar ve ziyanını “her zaman” isteyeceğini kabul etmekle oluşmuştur. Alacaklının BK’nın 106/II. maddesindeki seçimlik hakkını kullanmak zorunda olmadığını ve bu halde dahi, gecikme tazminatı isteyebileceği sonucuna varmıştır. Bu ilke HGK’nın 9.10.1991 gün ve 1991/15-340 Esas ve 1991/467 Karar sayılı kararında vurgulanmıştır. Sonuç olarak alacaklının hem borcun ifasını hem de gecikme tazminatını isteyebileceği düşünülmektedir. Esasında bu konuda sayın çoğunluk ile aksi düşünce mevcut değildir. Teslim tarihi bulunmaması durumunda hangi tarihin esas alınması noktasında ayrışmaktayız.
Somut olayda da, teslim tarihi bulunmadığından ve davacı tarafından satıcı Toki temerrüde düşürülmediğinden makul teslim süresinin saptanması zorunludur. Esasında bu doğrultuda pekçok Yargıtay kararı da bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, binanın ne kadar süre içerisinde teslim edilebileceğinin saptanması ve bu süreden dava tarihine kadar geçen sürenin hesap edilerek bu miktar kira tazminatının hüküm altına alınmasından ibarettir. Mahkemece bu husus gözetilmeden inşaat süresi baz alınarak kira tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Kararın bu gerekçeyle bozulmasını düşündüğümden sayın çoğunluğun 4077 sayılı Yasa hükmünün uygulanması suretiyle 30 aylık süre ekleyerek teslim tarihini belirleyen kararına katılamıyorum.