YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/6978
KARAR NO : 2015/3307
KARAR TARİHİ : 11.06.2015
Mahkemesi :Karşıyaka 1. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :09.04.2013 (20.03.2014 Ek karar)
Numarası :2011/513-2013/183
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Davada, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemiyle başlatılan ilâmsız icra takibine davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptâli ile takibin devamı istenmiş, mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece temyizin süresinde olup olmadığı incelenmiş, 20.03.2014 tarihli ek kararla temyiz başvurusunun süresinde yapılmadığı belirtilerek temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verilmiş, verilen ek karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, gerekçeli kararın davacı vekiline 03.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği, 15 günlük yasal temyiz süresinin 18.10.2013 Cuma günü dolduğu, ancak bu günün Kurban Bayramının 4. gününe denk gelmesi ve resmi tatil olması nedeniyle temyiz süresinin 21.10.2013 Pazartesi gününe uzadığı, temyiz dilekçesinin 21.10.2013 tarihinde süresi içinde verildiği, temyiz harcının da aynı gün süresi içinde yatırıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece son günün resmi tatile rastladığı gözden kaçırılarak temyiz isteminin süre yönünden reddi doğru olmamış, bu nedenle temyiz isteminin süre yönünden reddine dair 20.03.2014 günlü ek karar kaldırılarak davacı vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi gerekmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı tarafından davalı aleyhine girişilen icra takibinin dayanağını 20.10.2010 tarihli KDV dahil 7.198,00 TL bedelli fatura oluşturmaktadır. Davalı cevabında, fatura konusu imalâtların bir kısmının 2006 yılında, bir kısmının da 2007 yılında yapıldığını ve bedelinin ödendiğini, 2010 yılında yalnızca çizilmiş ve özelliğini yitirmiş olan bir kısım imalâtların davacı tarafından değiştirildiğini, değişim bedelinin de taksitler halinde elden ödendiğini, borcu bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece, mahallinde keşif yapılarak bilirkişi kurulundan rapor ve ek rapor alınmış, bilirkişiler tüm imalâtı inceleyerek davacının iddialarını ve davalının savunmasını değerlendirmişler, neticede raporun 2. sayfasında A bendinde yazılı 2.346,00 TL tutarındaki ön balkon camlaması işinin 2006 yılında, B bendinde yazılı 2.971,60 TL tutarındaki ön balkon uzaktan kumandalı otomatik panjur işinin 2007 yılında, C bendinde yazılı 595,00 TL tutarındaki ön balkon kapatma altı camlarının değiştirilmesi ve balkon kapatma (PVC malzeme) işleri ile D bendinde yazılı 1.287,00 TL tutarındaki yatak odası balkon ve penceresinin şartelli panjurlarının 2010 yılında yapıldığını bildirmişlerdir. Yanlar arasında yazılı olarak yapılmış bir sözleşme ve mutabık kalınan iş bedeli bulunmadığından zaman bakımından uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 366. maddesi uyarınca yapılan işlerin bedelinin yapıldıkları tarihteki piyasa rayiçleri ile belirlenmesi gerekir. 2006 ve 2007 yıllarında yapılan imalâtlarının bedelinin faturanın düzenlendiği 2010 yılının fiyatlarıyla hesaplanması doğru olmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş, bilirkişilerden ek rapor alınarak 2006 yılında yapılan işlerin bedelini 2006 yılı mahalli rayiçleri ile, 2007 yılında yapılan işlerin bedelini 2007 yılı mahalli rayiçleriyle, 2010 yılında yapılan işlerin bedelini de 2010 yılı mahalli rayiçleri ile ayrı ayrı belirleyip toplayarak davacının hakettiği toplam iş bedelini bulmak, ödemeleri ispat külfetini davalıya yükleterek kanıtlanan 400,00 TL ödeme ile kanıtlanacak diğer ödemeleri mahsup ettikten sonra kalan miktar yönünden itirazın iptâli ile takibin devamına karar vermek, alacak likid olmadığından icra inkâr tazminatı istemini ise reddetmek olmalıdır. Taraflar arasında akdî ilişkinin varlığı ve fatura konusu imalâtların yapılıp teslim edildiği yasal delillerle kanıtlanmış iken mahkemece faturanın gerçeği yansıtmadığından bahisle davanın tümden reddedilmesi ve davacının takibinde kötüniyetli olduğu kabul edilerek kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi doğru olmamış, kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 11.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.