Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/5877 E. 2015/4107 K. 10.07.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5877
KARAR NO : 2015/4107
KARAR TARİHİ : 10.07.2015

Mahkemesi :Ankara 8. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :27.05.2014
Numarası :2012/327-2014/291

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan, eser sözleşmesinin ifası sırasında vefat eden yüklenicinin mirasçılarının, maddi ve manevi tazminat talebinden ibarettir. Davacılar yüklenicinin mirasçıları, davalı ise; iş sahibidir. Davacılar vekili; davacıların yakını olan M.. G..’ün davalının inşaatında çalışırken 10.03.2006 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat ettiğini ve olayda davalı iş sahibinin kusurlu olduğunu ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinden bulunmuş, davalı vekili ise; davalı ile davacı arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını, davacıların murisinin kendi tezgahında müvekkili için elektrik direği imal ederken müvekkilinin kusuru olmaksızın kaza yapıp vefat ettiğini ve müvekkilinin kusuru bulunmadığını savunmuş, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacılardan Mümtaze Gölcük için 8.988,32 TL, A.. G.. için 12.659,30 TL maddi tazminatın ve davacılardan Mümtaze Gölcük için 10.000,00 TL, A.. G.. için 10.000,00 TL, Fatma Gölcük için 7.500,00 TL ve E.. G.. için 7.500,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak adı geçen davacılara verilmesine, fazla talebin reddine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Davacıların murisi müteveffa M.. G.. ile davalı A.. G.. arasında sözlü bir eser sözleşmesi ilişkisi kurulmuş olduğu açık olup, taraflar arasındaki ilişki işçi-işveren ilişkisi değildir. Gerçekten de müteveffanın kardeşi E.. G.. tarafından davalılar Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ve A.. G.. aleyhine olayın iş kazası olduğunun tespitine yönelik olarak Ankara 5. İş Mahkemesi’nin 2008/156 Esas sayısında açılan tespit davasının reddine karar verildiği ve verilen kararın derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğuna göre uyuşmazlığın sözleşmenin kurulduğu tarihte yürürlükte bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddeleri hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 21.04.2014 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, davalının % 62,5 (5/8) oranında, davacıların murisinin ise %37,5 (3/8 ) oranınında kusurlu olduğu belirlenmiş ve bu kusur oranlarına göre maddi tazminatın belirlendiği ve manevi tazminatın takdir edildiği anlaşılmaktadır.
Dosya içerisinde bulunan olaya dair Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/557 Esas sayılı dava dosyasının incelenmesinden, davalı A.. G..’ın sanık olarak yargılandığı, yargılama sonucunda davalının 3/8 oranında kusurlu bulunması sonucu, taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 17.01.2012 tarih, 2011/17025 Esas, 2012/204 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği belirlenmiştir.
Ceza mahkemesinde verilen mahkumiyet kararları hukuk hakimini bağlar ise de, cezada saptanan kusur oranı hukuk hakimini bağlamaz (mülga 818 sayılı BK. md. 53. 6098 sayılı TBK. 74.). Kaldı ki, mahkemece kusur oranları yönünden benimsenerek hükme dayanak yapılan 21.04.2014 tarihli bilirkişi kurulu raporu eser sözleşmesinin ilke ve kuralları gözetilerek düzenlenmemiş, aksine işçi sağlığı ve iş güvenliğinin usul ve şartlarına göre düzenlenmiştir. Bu yönüyle de anılan rapordaki kusur oranlarının aynen benimsenmesi yerinde olmamıştır.
Dairemizin yerleşmiş uygulamasına göre eser sözleşmesi ilişkisinde konunun uzmanı yükleniciler olduğundan gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de yüklenicilere aittir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ilâ 371 arası maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre, zararlandırıcı olayın gerçekleşmesine etkili olan yüklenici kusurunun tespitinde, iş güvenliği mevzuatından da yararlanılması olanaklı ise de, sadece bu mevzuata göre yüklenicinin kusuru belirlenemez. Çünkü, yüklenici işinin uzmanı sayılan, sorumlu meslek adamıdır. Yüklenici, eser sözleşmesi ile yüklendiği edimini yerine getirirken veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerekli tüm tedbirleri almakla ödevlidir. Yüklenici, işçi sayılamayacağından iş sahibinin denetimine de tâbi değildir. Yüklenicilerin, iş sahibine karşı Borçlar Kanunu’nun 357. maddesi hükmünden kaynaklanan sadakat borcu ve aynı Kanun’un 356. maddesi hükmüne dayalı özen borcu söz konusudur. Borçlar Kanunu’nun 356. maddesi hükmüne göre, yüklenicinin sorumluluğu, aynı Kanunu’nun 321. maddesinde belirtilen işçinin hizmet akdindeki sorumluluğu gibidir. Ancak, iş sahibine nazaran bağımsız çalışması, işin ehli olması da gözönünde bulundurularak sorumluluğu hizmet akdine göre çalışan işçiye nazaran daha ağır kabul edilmektedir. İş sahibinin zarara uğramasına neden olmaktan kaçınması, yüklenicinin “özen borcu” kapsamındadır. Açıklanan bu hukukî sebeplerle; kural olarak eser sözleşmesi ile yüklenilen edimlerin ifası sırasında veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerçekleşen zararlı olayların oluşumunda etkili olan yüklenicinin kusurunun, daima iş sahibinin kusurundan daha ağır derecede olması gerekir.
Mahkemece alınan 21.04.2014 tarihli bilirkişi raporunda gösterilen kusur oranları mahkemece kabul edilmiş ise de; yukarıda açıklanan hukukî ilkeler gözetilmeden sadece işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı ilkelerine göre olaya etkili kusur durum ve oranlarını belirleyen bilirkişi kurulu raporunun yeterli olduğundan söz edilemez.
Taraflar arasındaki ilişki mülga 818 sayılı BK’nın 355 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olduğu gözetilerek davalının, davacıların murisinin ölümünde kusurlu olup olmadığı, varsa oranının belirlenmesi için eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirme yapacak konunun uzmanlarından oluşan heyetten rapor alınması zorunludur. Mahkemece eser sözleşmesi hükümlerine göre konunun uzmanlarından oluşturulacak teknik heyetten rapor alınmadan ve ceza yargılaması düzenlenen raporda belirlenen aynı oranı kabul eden bilirkişi raporunun hükme esas alınarak karar verilmesi doğru olmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş; gerekirse yerinde keşif de yapılmak suretiyle 6100 sayılı HMK’nın 266 ve devamı maddeleri hükümlerine uygun şekilde oluşturulacak konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan rapor alarak, davacıların murisine ve davalı iş sahibine ait kusur oranlarını, ağırlıklı kusurun yüklenicide olduğunu gözeterek eser sözleşmesinin ilke ve kurallarına göre belirlemek iş sahibinin kusurlu olduğu anlaşılırsa bu kusur oranına göre destekten yoksun kalma tazminatını hesaplayan bilirkişiden ek rapor almak ve ayrıca manevi tazminat istemini de değerlendirmek ve hükmetmek, iş sahibinin kusursuz olduğu bilirkişi kurulunca saptansa dahi iş sahibine ceza mahkemesinde kesinleşen kararla ceza verildiği gözetilerek az da olsa manevi tazminat isteminin kabulüne karar vermekten ibaret olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 10.07.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.