Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/4760 E. 2014/5689 K. 13.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4760
KARAR NO : 2014/5689
KARAR TARİHİ : 13.10.2014

Mahkemesi :Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :20.12.2012
Numarası :2009/13-2012/470

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Asıl ve birleşen davalar, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili amacıyla yürütülen icra takiplerine itirazların iptâli davalarıdır. Davacı yüklenici, davalılar ise iş sahipleridir.
Davacı yüklenici vekili, davalıların sahibi oldukları binanın dış cephe ısı yalıtım, mantolama ve boya işlerinin müvekkili tarafından yapıldığını, tüm malzemelerin müvekkili tarafından karşılandığını, iş bedeline karşılık faturalar düzenlendiğini, davalıların fatura bedellerini ödememesi üzerine davalılar aleyhine Konya 14. İcra Müdürlüğü’nün 2008/8989 ve 2008/5320 Esas sayılı icra dosyaları ile takibe geçtiklerini, davalı borçluların haksız ve yersiz şekilde takiplere itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptâlini ve % 40’dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiş, davalı iş sahipleri vekili ise, müvekkili şirketin davacı şirketten herhangi bir mal ve hizmet alımında bulunmadığını, taraflar arasında yazılı ya da sözlü herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunmadığını, iddiaların asılsız olduğunu, davacı yüklenicinin işi yaptığını kanıtlaması gerektiğini, alacak talebinin haksız olduğunu ve davanın reddini savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Konya 14 İcra Müdürlüğü’nün 2008/8989 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı yüklenici tarafından borçlu davalılar aleyhine fatura alacağına istinaden 38.880,40 TL asıl alacak ve 1.895,41 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 40.775,81 TL üzerinden ilâmsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçlulara 06.12.2008 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalıların 12.12.2008 tarihli dilekçeleri ile borca itiraz ettikleri, Konya 14 İcra Müdürlüğü’nün 2008/5320 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı yüklenici tarafından borçlu davalılar aleyhine fatura alacağına istinaden 41.536,00 TL asıl alacak ve 1.308,38 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 42.844,38 TL üzerinden ilâmsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçlulara 13.11.2008 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalıların 17.11.2008 tarihli dilekçeleri ile borca itiraz ettikleri, itiraz üzerine takiplerin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptâli davasının açıldığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Somut olayda davacı, davalılar ile aralarında eser sözleşmesi kurulduğunu iddia etmekte, davalılar ise davacı ile aralarında sözleşme ilişkisinin kurulmadığını savunmaktadır. O halde, davacı akdî ilişkiyi kanıtlamak zorundadır. Davacı vekili davalı taraflarla sözleşme ilişkisi kurulduğunu ispat açısından davalı çalışanı Musa Kan’ın imzasını taşıyan sevk irsaliyesine dayanmaktadır. Gerçekten de 01.10.2008 tarihli ve 007251 nolu sevk irsaliyesinde malzemeleri teslim alan sıfatıyla inşaat bekçisi M.. K..’ın imzası bulunmakta olup, adı geçen şahsın davalılardan Hasan H.. A..’un sigortalı çalışanı olduğu dosyada mevcut kayıt ve belgelerle sabit olduğu gibi, davacı tanığı olarak dinlenen M.. K..da sevk irsaliyesinde kendisine atfen atılan imzayı kabul etmiş bulunmaktadır. Bu belge 6100 sayılı HMK’nın 202/2. maddesi gereğince delil başlangıcı niteliğinde olup, davalıları bağlayıcı niteliktedir. Dinlenen tanık beyanlarına göre de, davacının işi yaptığı sabit görülmekle akdî ilişkinin kurulduğu ve işin davacı tarafından yapıldığının kabul edilerek işin esasına girilmelidir.
İşin esası incelendiğinde; alınan bilirkişi raporlarının işin miktarını tespit açısından yeterli olduğu söylenemez. Bu nedenle hükme esas alınması mümkün bulunmamaktadır.
O halde mahkemece yapılması gereken iş; 6100 sayılı HMK’nın 266 ve devamı maddelerine uygun şekilde oluşturulacak teknik bilirkişi heyetiyle mahallinde keşif ve inceleme yapılmak suretiyle davacı yüklenici tarafından yapılan işin bedelinin mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 366. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481.) maddesine göre hesaplatmak ve sonucuna göre karar vermekten ibaret olmalıdır.
Kabule göre de; akdî ilişki bulunmadığından davanın reddine karar verildiği halde davacı yararına maktu vekâlet ücreti yerine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 13.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.