Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/4543 E. 2014/6024 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4543
KARAR NO : 2014/6024
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

Mahkemesi :Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :10.07.2013
Numarası :2012/70-2013/230

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –

Dava, iş sahibi tarafından ödenen damga vergisinin sözleşme gereği vergi ödemelerinden sorumlu bulunan yükleniciden rücuen tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 04.08.2005 tarihli sözleşme gereği iş sahibi davacı banka tarafından dava dışı Vergi Dairesine ödenen tek nüsha bedelini aşan damga vergisinden dolayı yüklenicinin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasındadır. Anılan sözleşmenin 8. maddesinde sözleşmenin düzenlemesine ilişkin her türlü vergi, resim ve harçlarla diğer giderlerin yükleniciye ait olduğu, 33. maddesinde de sözleşmenin 4(dört) nüsha olarak düzenlendiği açıkça ifade edilmiştir.
Esasen, çözümü gereken mesele taraflarca sözleşmede açıkça nüsha sayısı belirtilmiş olmasına rağmen, bu nüshaların bir kısmının suret olarak kabulünün mümkün olup olmadığıdır. Nüsha, sözleşmenin tıpkısının aynısı iken, suret, örnekten ibarettir. Başkaca bir anlatımla; suret nüshanın fotoğrafik görünümü olup, kanıt değeri yoktur. Damga vergisine tabi taraflarca imzalanmış bir sözleşmenin fotokopisinin alınıp ve aslının aynısı olduğuna dair imzası şerh düşülmesi, bu belgeyi nüsha haline getirmez. Bununla birlikte, sözleşmenin taraflarca imzalanmadan önce birden çok fotokopisinin alınıp bu fotokopilerin taraflarca imzalanması halinde, o belgelerin her biri nüsha olarak kabul edilir. Bu yönüyle nüsha, belgenin birden çok alınan bir tanesidir.
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinde, “ bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kağıtların her nüshası ayrı ayrı aynı miktar veya nispette damga vergisine tabidir. Şu kadar ki; poliçe ve emre yazılı ticari senetten yalnız tedavüle çıkarılan nüshaları vergiye tabi tutulur” hükmüne yer verilmiştir. Düzenlemenin ikinci cümlesinin aksi düzenlemesinden sözleşme nüshalarının tedavüle çıkarılmasa dahi damga vergisine tabi tutulacağı anlaşılmaktadır. Üstelik Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi gereği, damga vergisinden sorumluluk için vergiye tabi belgenin ibrazı da zorunlu değildir. Vergi sorumluluğu için, herhangi bir hususu kanıtlamak veya belli etmek için vergiye tabi belgenin ibrazı da zorunlu değildir. Vergi sorumluluğu için, bu belgenin herhangi bir hususu kanıtlamak veya belli etmek için ibraz edilecek olması yeterli olup ibraz edildiği gerekli değildir. Bu durumda
sözleşme nüshalarının kanıt olarak kullanılmamış olması, bu vergiden sorumsuzluğu doğurmaz. Kaldı ki uyuşmazlık sözleşmede de açıkça nüsha sayısı belirtilmiş, “1 nüsha, 3 suret olarak düzenlenmiştir.” ibaresi yerine “4 nüsha olarak düzenlenmiştir.” ibaresine yer verilmiştir. Başka bir anlatımla, nüsha sayısı sözleşmede tarafların özgür iradeleri ile açıkça belirlenmiştir. Bu nedenle mahkemece, davalı yüklenicinin sözleşmede gösterilen adette nüsha için damga vergisi sorumluğunun bulunduğu kabul edilmektedir. Sözleşmenin tek nüsha olarak düzenlendiği, kalan kısmının suret olduğu gerekçesiyle verilen karar, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 5. maddesine aykırı olmuş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı iş sahibi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 23.10.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY-
Dava, iş sahibine ödenen damga vergilerinin yükleniciden rücuen tahsili istemiyle açılmıştır. Davacı banka iş sahibi, davalı şirket ise yüklenicidir. Davacı banka vekili, davalı yüklenici şirketin ödemesi gereken damga vergilerinin müvekkillerince ödendiğini, ödemeden sonra yapılan ödemeyi davalıdan rücuen talep ettiklerini, ödenmemesi üzerine dava açmak zorunda kaldıklarını, davalı yüklenici şirket vekili ise, davacı bankanın ödemesinin yasal olmadığını ve iç yazışmalarda kullanılan nüshalar yönünden vergi doğuracağını belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, verilen karar davacı banka vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında eser sözleşmesi niteliğinde 04.08.2005 tarihli sözleşmenin düzenlendiği konusunda ihtilâf bulunmamaktadır. Bu sözleşmenin 8. maddesinde her türlü vergi, resim ve harçlarla diğer giderlerin yükleniciye ait olduğu kararlaştırılmıştır.
Sözleşmede vergi ve harçlardan yüklenicinin sorumlu olduğunun belirlenmiş olmasına rağmen, davacı banka yönetim kurulu 10.03.2011 tarih 10 nolu toplantısı ile tahakkuk ettirilen vergi cezalarının 6111 sayılı Kanun kapsamında banka tarafından
ödemesine karar verilip, bu bedel ilgili vergi dairesine ödenmiştir. Ödenen verginin kaynağı sözleşmenin birden fazla nüsha yapılmasından dolayı olup, dosyaya celp edilen deliller ile davalı vekilinin temyiz dilekçesine eklediği Danıştay 7. Dairesi’nin örnek kararları kapsamında bu verginin dava konusu edilmiş olması halinde yargı organınca iptâl edilerek ödemeden kurtulma ihtimâlinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Davacı banka yönetim kurulu, sözleşmeye göre vergiyi ödemede esasen sorumlu olan davalı şirketin yerine geçerek vergi borcunu ödemekle davalı şirketin vergiye ilişkin kanun yoluna gitme hakkını elinden almış bulunmaktadır. Verginin ödenmesinde davacı bankanın yasa yoluna gitmeyerek kusurlu olduğu da anlaşılmaktadır. “Hiç kimse kendi kusurundan hak elde edemez” ilkesi gereğince kusurlu olan bankanın davacıya rücu etmesini hukuk düzeni korumaz. Danıştay 7. Dairesi’nin 20.02.1982 tarih 1984/3147 Esas 1986/437 Karar sayılı kararı emsal gösterilerek dava yoluna gidilmiş olması halinde damga vergisi borcunun terkini mümkün olduğu halde (nasıl olsa sözleşmeye göre gerçek vergi yükümlüsüne rücu hakkım var) düşüncesi ile vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilen damga vergisi borcunun ödenmiş olması davacı bankanın iyi niyetli olması halinde dahi kendi kusurundan hak elde edemeyeceği ve davalıya rücu edemeyeceği bu nedenle kararın onanması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.