Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/3157 E. 2014/5556 K. 29.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3157
KARAR NO : 2014/5556
KARAR TARİHİ : 29.09.2014

Mahkemesi :Fethiye 3. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :26.12.2013
Numarası :2013/363-2013/511

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesine dayalı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Davacı iş sahibi davada, davalı yüklenicinin 05.10.2013 tarihli 42.539,00 TL bedelli faturaya dayanarak Fethiye 1. İcra Müdürlüğü’nün 2013/4993 sayılı dosyası ile, 06.10.2013 tarihli faturaya dayanarak da Fethiye 1. İcra Müdürlüğü’nün 2013/5079 sayılı dosyası ile aleyhinde iki ayrı icra takibi başlattığını, usulsüz tebligatla takiplerin kesinleştirildiğini, haciz baskısı ile davalıya ilk dosyada 49.000,00 TL, ikinci dosyada 75.000,00 TL ödeme yapmak zorunda kaldıklarını, “Altair” isimli motorlu yatın bakım onarım ve inşaası için daha önceden davalı ile eser sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşme uyarınca davalıya 95.000,00 Euro ödeme yaptıklarını, bakiye borç kalmadığını, takip dayanağı faturalara konu işlerin önceden yapılan ve bedeli ödenen işlere ilişkin olduğunu ileri sürerek icra takipleri nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra takiplerinin iptâline, ödenmek zorunda kalınan 124.000,00 TL alacağın istirdadına karar verilmesini istemiş; davalı cevap vermemiş; mahkemece, davaya bakmakla görevli mahkemenin Denizcilik İhtisas Mahkemesi olduğu belirtilerek dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda uyuşmazlık, davaya bakmakla görevli mahkemenin Denizcilik İhtisas Mahkemesi olup olmadığı, değilse hangi mahkemenin görevli olduğu noktasındadır.
Denizcilik İhtisas Mahkemeleri 28.04.2004 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5136 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun’la kurulmuştur. 5136 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine son fıkra olarak “İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun olumlu görüşü ile Adalet Bakanlığınca, bu kanunun dördüncü kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin ihtilaflara bakmak ve asliye
derecesinde olmak üzere Denizcilik İhtisas Mahkemeleri kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenir” hükmü eklenmiştir. Bu maddeye göre Denizcilik İhtisas Mahkemeleri’nin görev alanı 6762 sayılı TTK’nın dördüncü kitabında yer alan deniz ticaretine ilişkin uyuşmazlıklarla sınırlıdır. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır (m.1533). 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’nun 5(2) maddesinde “Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4’üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer Kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir” hükmü getirilmiştir. Yeni Ticaret Kanunun’da “Dördüncü Kitap” yerine “bu Kanundan ve diğer Kanunlardan doğan” denilerek söz konusu mahkemenin bakacağı işlerin alanı amaca uygun olarak genişletilmiş, münhasıran deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarıyla ilgili olarak Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun görevlendirme yapabileceği belirtilmiştir. 6102 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda ticaret mahkemelerinden hangisinin münhasıran deniz ticareti ve deniz sigortası ile ilgili hukuk davalarına bakacağı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun görevlendirme kararına göre belirlenecektir. 6102 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce açılan davalar ise açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabiî olup, 6102 sayılı Kanun’un göreve ilişkin hükümleri bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan davalara uygulanmayacaktır(geçici madde 9).
Somut olayda dava, 6102 sayılı yeni TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra 26.11.2013 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesine açılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, deniz ticareti ve deniz sigortalarından kaynaklanmadığından, 6102 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden sonra Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunca yapılmış bir görevlendirme de bulunmadığından davaya Deniz Ticaret Mahkemelerinde bakılamaz. Mahkemenin verdiği görevsizlik kararı yasaya aykırıdır.
6102 sayılı TTK’nın 4(1) maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları” ve “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ile “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması (nispi ticari dava), ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da aynı maddede 6 bent halinde sayılan ticari davalardan (mutlak ticari dava) olması gerekir. Taraflardan biri “tacir” değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın “ticari işletme” ile ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Somut olayda, davacı şirketin “tacir” olduğu ve uyuşmazlığın “ticari işletmesi” ile ilgili bulunduğu çekişmesiz ise de, davalının “tacir”, işletmesinin de “ticari işletme” olduğu kanıtlanamamıştır. Bir işletmenin ticari işletme sayılabilmesi için esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedeflemesi gerekir (TTK. m. 11). Belirli bir büyüklüğe ulaşmayan işletmeler esnaf işletmesi, bu büyüklüğü aşan işletmeler ise ticari işletme sayılır. Ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmaya dayanan ve geliri Bakanlar Kurulu Kararnamelerinde belirlenen sınırı aşmayan işletmeler “esnaf işletmesi” sayılır. Davalı H.. K..’nın “Has Marina” adıyla işlettiği işletmenin esnaf işletmesi sınırlarını aştığı, ticari işletme olduğu yönünde dosyada delil bulunmamaktadır. Diğer yandan taraflar arasındaki uyuşmazlık 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, eser sözleşmesinden kaynaklanan hukuk davaları TTK’nın 4(1) maddesinde veya diğer özel kanunlarda sayılan mutlak ticari davalar arasında da yer almamaktadır. Bu nedenle eldeki davaya Ticaret Mahkemelerinde de bakılamaz. 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi uyarınca görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Mahkemece işin esasının incelenerek varılacak sonuca göre hüküm verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün BOZULMASINA,ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 30.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.