Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/289 E. 2014/6702 K. 20.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/289
KARAR NO : 2014/6702
KARAR TARİHİ : 20.11.2014

Mahkemesi : Konya 3. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi : 01.11.2013
Numarası : 2010/344-2013/774

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekilleri Avukat …ve Avukat … ile davalı vekili Avukat… geldi. İhbar olunan H.. K.. gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı imalât nedeniyle doğan zararın tazmini talebiyle açılan tazminat davasıdır. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir.
Davacı iş sahibi vekili; 2009 yılında Konya’da meydana gelen deprem nedeniyle davalı tarafından yapılan binanın taşıyıcı kolonlarında patlamalar, demirlerinde eğilme ve deformasyonlar olduğunu, taşınmazın bulunduğu yer Belediyeleri ve Kaymakamlığının yaptığı tespitler sonucu binada güçlendirme yapılması gerektiğini, ancak bu güçlendirmelerin davalı tarafından yapılmadığını, mevcut işyeri yönetiminin bu güçlendirmeleri yaptığını ve bu nedenle 52.000,00 TL harcama yapıldığını, davalıya gönderilen ihtarnameye rağmen davalının bu bedeli ödemediğini, binadaki gizli ayıplardan dolayı fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 52.000,00 TL’nin yasal faiz ile birlikte tahsilini talep etmiş, davalı yüklenici vekili; davacı yönetimin tüzel kişiliği bulunmadığından dava ehliyetinin olmadığını, meydana gelen 4.9 şiddetindeki deprem dolayısıyla kolonların hasar gördüğü iddiasının kanıtlanması gerektiğini, B blokta olan olayların A blokta da olduğu iddiasının doğru olmadığını, her iki blokun eşzamanlı yapılmasına rağmen teknik açıdan birbirinden farklı olduğunu, A bloğun projeye ve projede öngörülen teknik kurallara uygun yapıldığını, ortada açık yada gizli bir ayıp bulunmadığını, binanın depreme dayanıklı olup olmadığına yönelik karot numunelerinin alınıp testlerinin yapılması gerektiğini savunmuştur. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı yüklenici tarafından eser sözleşmesi hükümleri gereği yapılan binada Konya’da meydana gelen deprem sonucu oluşan zararın tazmini gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Davalı yüklenici şirketin dava dışı malikler ile aralarında yaptığı dava konusu binanın inşaasına ilişkin sözleşme, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818
sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Davalının varsa sorumluluğunun bu hükümlere göre değerlendirilmesi zorunludur.
Somut olayda; davacı tarafından davalı yüklenicinin yaptığı A blokun 10-11.09.2009 tarihinde Konya’da meydana gelen depremde zarar gördüğü ve güçlendirilmesi gerektiğinden bahisle güçlendirme bedelinin tahsili için talepte bulunulmuş ve mahkemece yapılan yargılama sonucu davalının sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de;mahkemece yeterli araştırma yapılarak hüküm kurulduğundan söz edilemez. Davalı yüklenici yapımını üstlendiği A blokta herhangi bir hasar bulunmadığını, güçlendirme yapılmasına gerek bulunmadığını, binanın projeye ve projede belirlenen teknik kurallara uygun yapıldığını ve binanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Deprem Yönetmeliğinde yer alan ilke ve kurallara uygun imalât yapıldığını savunduğuna göre yargılama yapılırken bu hususların üzerinde durulması gerekmektedir. Gerçekten de dosyada mevcut Belediye yazılarından da anlaşıldığı üzere dava konusu edilen binanın inşaat ruhsatı 1987 yılında alınmış ve 13.10.1992 yılında iskan ruhsatı alınarak kullanılmaya başlanmış olup, binanın yapımı sırasında 1975 yılı Deprem Yönetmeliği yürürlüktedir. Davalı yüklenicinin sorumluluğu bu Yönetmelik hükümlerine göre değerlendirilmelidir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında bu tür bir inceleme ve yeterli değerlendirme yapılmamıştır.
O halde mahkemece yapılması gereken iş; 6100 sayılı HMK’nın 266 ve devamı madde hükümlerine uygun seçilecek uzman bilirkişi yada bilirkişiler kurulu aracılığıyla gerektiğinde yerinde keşif yapılmak suretiyle bilirkişiden mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor alınarak, dava konusu davalı yüklenici tarafından yapılan A blokta zararın bulunup bulunmadığı,zarar var ise; zararın kaynağı ve niteliği ile bu zarardan binanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre davalı yüklenicinin sorumlu olup olmadığı hususunu saptamak, sonucuna uygun hüküm kurmaktan ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile hükme varılması, usul ve yasaya aykırı olmuş kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, 1.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 20.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.