Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/2300 E. 2014/5007 K. 08.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2300
KARAR NO : 2014/5007
KARAR TARİHİ : 08.09.2014

Mahkemesi : Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi : 10.09.2012
Numarası : 2011/485-2012/442

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan eksik iş bedelinden doğan alacağın tahsili talebinden ibarettir. Davacı iş sahibi, davalı ise yüklenicidir. Davacı site yönetim temsilcisi, davalı yüklenici ile davacı sitede belli işlerin yapılması konusunda anlaştıklarını, site yönetiminin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen davalı yüklenicinin yükümlülüklerini yazılı ve sözlü uyarılara rağmen yerine getirmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL eksik iş bedeli ve 5.000,00 TL cezai şart bedelinin 31.05.2008 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, davalı yüklenici vekili ise, davacı talebinin açık olmadığını ve eksikliklerin neler olduğunun açıklanmadığını savunarak davanın reddini savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davacının sıfatı kalmadığından sıfat yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; uyuşmazlığa konu 16.02.2008 tarihli “Protokoldür” başlıklı sözleşme, davalı yüklenici şirket temsilcisi Y.. K.. ile davacı site yönetimi temsilcileri C.. K.., S.. G.. ve İ.. K.. arasında imzalanmış olup, bu tarih itibariyle davacıların, davacı site yönetimini temsil yetkisi bulunmadığı iddia ve ispat edilmemiştir. Mahkemenin gerekçesinde belirtilen iptâl kararının, davacıların site yönetimini temsiline ilişkin olmayıp yönetim planı değişikliğine ilişkin olduğu da nazara alındığında davacıların site yönetimini temsil yetkileri bulunduğu, dolayısıyla davada aktif husumetin varlığı kabul edilerek, işin esasına girilerek uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği halde, sıfat yokluğundan davanın reddi doğru olmamış kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 08.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.