Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/2138 E. 2014/6975 K. 02.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2138
KARAR NO : 2014/6975
KARAR TARİHİ : 02.12.2014

Mahkemesi :Ağrı 2. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :19.07.2013
Numarası :2012/544-2013/332

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat talebine ilişkindir. Davacı iş sahibi davalı ise; yüklenicidir. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Y.. D..’a ait … Spor Tesislerinin 15.02.2012 tarihinde çöktüğünü, çökme nedeniyle işyerinin kullanılmaz hale geldiğini, dava konusu yerin yapım işi ile ilgili olarak … Spor Tekstil Şirketi ile sözleşme yapıldığını, çökmenin meydana geldiği çelik yapı ve çatı kısmının fenni kurallara ve sözleşmeye göre yapılmadığını, müvekkilinin bu olaydan dolayı büyük bir zarara uğradığını, buna ilişkin Ağrı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/17 D. iş sayılı tespit dosyasında çöken yapının başında da keşif yapılarak özellikle çökmenin neden kaynaklandığı, çelik yapının ve kaynakların fenni kurallara göre yapılıp yapılmadığı, çökme nedeniyle meydana gelen zararlar hususunda tespit yapıldığını, bilirkişi raporunda hataların özellikle kaynak işçiliğinden kaynaklandığının belirlendiğini, davalının kusuru sonucu meydana gelen çökme nedeniyle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL tazminat talebinde bulunduklarını, çökme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiş, davalı olarak A.. Ş..-S.. A.. olarak gösterilmiş ve davalı şirket ve temsilcisi O.. A..’ye tebligat yapılıp duruşmaya devam edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karar kesinleştirildikten sonra davalı şirket vekili hükmün tavzihini istemiş, mahkemece tavzih talebinin kabulüne karar verilmiş, verilen tavzihe ilişkin karar davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, davacı tarafından açılan davada, S.. A..’nin davalı olarak gösterilip gösterilmediği ve bu hususun tavzih yolu ile düzeltilip düzeltilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır. Dava dilekçesinde davalı kısımda aynen “A.. Ş..-S.. A..” ibareleri bulunmaktadır. Yargılama sırasında davalı şirkete tebligat yapılmış, S..A..ye herhangi bir tebligat yapılmaksızın yargılama sürdürülüp karar verilmiş, karar davacı ile davalı şirket vekiline tebliğ edilerek, karara temyiz edilmediğinden bahisle 10.09.2013 tarihinde kesinleştiği yönünde 17.09.2013 tarihli kesinleşme şerhi verilmiş, bundan sonra davalı şirket vekili 31.10.2013 havale tarihli dilekçesi ile tavzih talebinde bulunmuş, tavzih talebi davacı vekiline tebliğ edilmiş, davacı vekili 08.11.2013 havale tarihli dilekçesi ile tavzihe cevap vererek talebin reddini istemiş ve mahkemenin 18.11.2013 tarihli temyize konu tavzih kararı verilmiştir.
Hükmün tavzihi, 6100 sayılı HMK ‘nın 305. maddesinde “(1) Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. (2) Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” şeklinde düzenlenmiş ve 306. maddesinde “(1) Tavzih, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası, cevap süresi mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur. (2) Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir; ancak gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir. (3) Mahkeme tavzih talebini yerinde gördüğü takdirde 304 üncü madde uyarınca işlem yapar.” şeklinde tavzihin usulü belirlenmiş bulunmaktadır.
Tavzih, kelime anlamı itibariyle açıklama, aydınlatma anlamına gelmekte olup, değişiklik, ekleme yada çıkarma kavramlarını içermemektedir. Hakim, karar verdikten sonra bu kararını tarafların talebi olsa dahi değiştiremez. Ancak, istisnai hallerde hüküm açık değil, hüküm fıkraları birbirine aykırı ise yada uygulanmasında tereddütler oluşturacak nitelikte ise bu halde belli koşullarda hüküm tavzih edilebilir. Öğretide tam bir fikir birliği içerisinde kabul edildiği üzere tavzih yolu ile ancak hükümdeki kapalılık, açık olmayan hal, tereddüt ya da çelişki ortadan kaldırılabilir. Ancak, tavzihle hükümde belirtilen haklar ve borçlar sınırlandırılamayacağı gibi genişletilemez ve değiştirilemez. Bu noktada mahkeme daha önce unuttuğu bir hususu hükme ekleyemez veya hükümden çıkaramaz. Tavzihin amacı hükmü değiştirmek, unutulan bir hususu hükme eklemek veya hükümde taraf olan birini taraf konumundan çıkarmak ya da hükümde taraf olmayan birini taraf konumuna sokmak değildir. Tavzihin amacı; hükmü açıklamak, icrasındaki tereddütü gidermek ya da birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa bu aykırılığı gidermektir. Hüküm, tavzih yolu ile değiştirilemez, tavzih yolu ile hükmün gerçek anlamı ortaya konulur ya da hükümdeki çelişkiler giderilir. Bu kapsamda tavzih yolu ile taraf değiştirilemeyeceği gibi taraf olmayan biri taraf konumuna getirilemez ve taraf konumunda olan biri taraf konumundan çıkarılamaz.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; mahkemece verilen hükümde davalı bölümünde yer alan S..A..’nin karardan çıkarılarak hükmün tavzihi talep edilmiş, tavzih talebine cevap veren davacı vekili 08.11.2013 tarihli dilekçesinde özellikle ve ısrarla davanın hem A.. Ş.. ve hem de S.. A..aleyhine açıldığı bildirilmiş ve tavzih talebinin reddi talep edilmiş, aksi yöndeki mahkemenin tavzih kararına karşı aynı gerekçeler ileri sürülerek temyiz yoluna başvurulmuştur. Mahkemece yazılan gerekçeli kararda da S.. A..’nin ismi davalı bölümünde gösterilmiştir. Buna rağmen gerekçeli kararın S.. A..’ye tebliğ edilmeden kesinleştirilmiş olması mahalli mahkemece her zaman düzeltilmesi mümkün olan usulü bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir. Tüm bu anlatımlara göre davada taraf konumunda gösterilen S..A..nin tavzih yolu ile taraf konumundan çıkarılması mümkün olmayıp tavzih talebinin reddine karar verilmesi gerekirken tavzih talebinin kabulü doğru olmamış hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 02.12.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY YAZISI-
Davacı, 20.07.2012 tarihli dava dilekçesinde davalı olarak “…..Spor Tekstil İnş.ve Gıda San.Tic.Ltd.Şti.-Selim Akdere” ismini yazmış ve hasım olarak şirketi göstermiş, dava bu şekilde açılmıştır. Davaya sadece şirket vekili cevap vermiş, S…A…’ye tebligat yapılmadığı gibi bu kişi duruşmaya katılmamış, mahkeme ön inceleme ve tahkikat aşamasında da davacı vekili hiçbir şekilde S.. A…yi taraf olarak gösterdiğini ve adı geçene tebligat yapılmasının sağlanması yönünde bir açıklamada bulunmamış ve dava sonuçlandırılmıştır. Mahkemenin tavzih kararında da esasında bu konularda yapılan değerlendirme bu yöndedir. Dava dilekçesinde S.. A… isminin yazılması şirketi temsil ettiği düşüncesine dayalı olabilir. Ancak böyle bir değerlendirme S.. A…’yi hasım hale getirmez. Esasında dava dilekçesinin sonuç kısmında da alacağın ve yargılama giderlerinin “davalıdan tahsiline” karar verilmesi istenmiş, “davalılar” şeklinde çoğul sözcüğü kullanılmamıştır. Bu haliyle infazda tereddüt yaratacağı açık olduğundan kararın tavzihen düzeltilmesi kararının onanmasını düşündüğümden sayın çoğunluğun bozma yönünde oluşan düşüncesine katılamıyorum.