Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/1617 E. 2014/7247 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1617
KARAR NO : 2014/7247
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

Mahkemesi : Bakırköy 17. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi : 11.12.2013
Numarası : 2013/152-2013/123

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının iş sahibi davalıdan tahsili istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde keşide edilen faturalar nedeniyle oluşan cari hesap alacağı bakiyesi nedeniyle icra takibi yapmış, davalı taraf ise, ayıplı imalât savunmasında bulunarak icra takibine itiraz etmiştir. Mahkemece görülen itirazın iptâli davası neticesinde; davacı tarafın bilirkişinin incelediği ürünlerin kendisinin imâl ettiği ürünler olmadığını iddia ettiği, ürünlerdeki ayıbın ise davalı tarafından yurt dışına ihraç edilmesinden sonra anlaşıldığı, davacı tarafından üretilen malların ayıplı olduğu kabul edilse bile davalı tarafça ürün tesliminden sonra gerekli tahlillerin yapılması suretiyle muayene ve ayıp ihbarında bulunma yükümlülüğünün yerine getirilmediği, ayrıca davalı tarafından düzenlenen reklamasyon faturasının da davacı tarafça kabul edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı iş sahibi ayıp ihbarının süresinde yapıldığı yönündeki savunmasını kanıtlamak amacıyla tanık isimleri bildirmiş, ancak mahkemece bu tanıkların dinlenmesi talebi reddedilmiştir. Ayıp ihbarı, hukuki niteliği itibariyle bir hukuki işlem ya da maddi vakıa değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında hukuki işlem benzeri olarak kabul edilen ayıp ihbarının, tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Gerçekten de, Dairemizin 15.05.2013 tarih ve 2012/4057 Esas, 2013/3125 Karar sayılı ilamında da aynı hususa işaret edilmiştir. Dolayısıyla, davalı tarafça dosyaya ibraz edilen mail kayıtlarıyla tanıkların beyanlarının da alınması suretiyle ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı kabulüne göre ihtilafın çözümlenmiş olması doğru olmamıştır.
Diğer taraftan, mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabulüne ulaşıldığı takdirde; yargılama sırasında raporunu sunan tekstil mühendisi bilirkişi raporunda, cari hesap ilişkisindeki imalata konu grogren şerit isimli aksesuarın değişik kazanlarda imal edilerek değişik partiler halinde davalı tarafa teslim edildiği, bu sebeplerle renk farklılığının olabileceği, boya haslığının belirlenebilmesi için orijinal kolilerden alınacak numuneler üzerinde laboratuvar testi yapılması gerektiği yönünde görüş bildirmiş; davalı taraf da orijinal kolilerinden alınacak numuneler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmiştir. Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu olan ürünlerin bulunduğu mahalde keşif yapılıp, bilirkişilerce sondajlama usulüyle belirlenecek numune ürünler üzerinde laboratuvar ortamında deney yapılmak suretiyle varsa ayıbın niteliğinin ve davalının 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 360. maddesinde gösterilen hakların hangilerini kullanabileceğinin belirlenmesi yerine eksik incelemeyle karar verilmesi de doğru değildir.
Son olarak, davalı taraf ayıplı imalat savunmasında bulunduğundan ve ayıplı imalat bulunup bulunmadığı konusundaki ihtilaf yargılamayla belirleneceğinden 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesi uyarınca alacağın likid olduğundan söz edilemeyeceğinden, davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesi hatalı olduğu gibi mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tarafların ticari defterlerinde 16.152,66 TL davacı alacağının bulunduğunun belirlenmesine karşılık takipte talep edilen 16.923,37 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verilmiş olması da kabul şekli bakımından hatalıdır.
Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı iş sahibi şirket yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 15.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.