Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/1489 E. 2014/7169 K. 10.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1489
KARAR NO : 2014/7169
KARAR TARİHİ : 10.12.2014

Mahkemesi :Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :30.05.2013
Numarası :2012/185-2013/233

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, götürü bedel olarak imzalanan sözleşmelerin nüshasına ait damga vergisinin tahsili istemine ilişkindir. Davalı ise, davanın reddini dilemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacının temyiz itirazının incelenmesinde ise;
Davacı takip talebinde, ihale damga vergisi sebebiyle 5.731,61 TL asıl alacak ve 311,94 TL işlemiş faiz yönünden istemde bulunmuş, takibe itiraz üzerine eldeki itirazın iptâli davasını açmıştır. Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda, asıl alacak kabul edilmesine rağmen işlemiş faiz istemi reddedilmiştir. Oysa, davacı İller Bankası ihtarname tarihinde yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101/1. maddesi uyarınca davalıya dava dilekçesine ekli 13.05.2011 tarihli yazıyla 5.731,61 TL tutarındaki damga vergisinin (30) gün içerisinde idareye ödenmesi istenmiştir. Bu durumda mahkemece bu temürrüt ihtarnamesinin gözetilerek, 13.05.2011 tarihli yazının davalı şirkete tebliği tarihi araştırılıp (30) günlük süre de eklenmek suretiyle bu tarihten itibaren faizin hesaplanıp hüküm altına alınması ve takibin işlemiş faiz yönünden de devamı gerekirken, bu kalem istemin reddi doğru olmayıp, kararın bu yönden bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 293,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 10.12.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-
Dava, iş sahibince ödenen damga vergisi ödemelerinin yükleniciden ruc’uen tahsiline yönelik yürütülen icra takibine itirazın iptâli davasıdır. Davacı banka iş sahibi, davalı şirket ise yüklenicidir. Davacı banka vekili, davalı yüklenici şirketin ödemesi gereken damga vergilerinin müvekkillerince ödendiğini, damga vergisinden sorumluluğun davalı yüklenicide olduğunu, ödemeden sonra yapılan ödemeyi davalıdan ruc’uen talep ettiklerini, ödenmemesi üzerine icra takibine giriştiklerini ve davalı borçlunun haksız yere takibe itiraz ettiğini belirterek itirazın iptâlini ve % 40 oranında icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiş, davalı yüklenici şirket vekili ise, davanın reddini savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ve icra inkâr tazminatına karar verilmiş ve verilen taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında eser sözleşmesi niteliğinde 04.04.2005, 26.10.2005, ve 01.11.2006 tarihli sözleşmelerin düzenlendiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Bu sözleşmelerin 7. ve 8. maddesinde her türlü vergi, resim ve harçlarla diğer giderlerin yükleniciye ait olduğu kararlaştırılmıştır.
Sözleşmede vergi ve harçlardan yüklenicinin sorumlu olduğunun belirlenmiş olmasına rağmen, davacı banka yönetim kurulu 10.03.2011 tarih 10 nolu toplantısı ile tahakkuk ettirilen vergi cezalarının 6111 sayılı Kanun kapsamında banka tarafından ödenmesine karar verilip, bu bedel ilgili vergi dairesine ödenmiştir. Ödenen verginin kaynağı sözleşmenin birden fazla nüsha yapılmasından dolayı olup, dosyaya celp edilen deliller ile davalı vekilinin temyiz dilekçesine eklediği Danıştay 7. Dairesi’nin örnek kararları kapsamında bu verginin dava konusu edilmiş olması halinde yargı organınca iptal edilerek ödemeden kurtulma ihtimalinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Davacı banka yönetim kurulu, sözleşmeye göre vergiyi ödemede esasen sorumlu olan davalı şirketin yerine geçerek vergi borcunu ödemekle davalı şirketin vergiye ilişkin kanun yoluna gitme hakkını elinden almış bulunmaktadır. Verginin ödenmesinde davacı bankanın yasa yoluna gitmeyerek kusurlu olduğu da anlaşılmaktadır. “Hiç kimse kendi kusurundan hak elde edemez” ilkesi gereğince kusurlu olan bankanın davacıya rücu etmesini hukuk düzenini korumaz. Danıştay 7. Dairesi’nin 20.02.1982 tarih 1984/3147 Esas 1986/437 Karar sayılı kararı emsal gösterilerek dava yoluna gidilmiş olması halinde damga vergisi borcunun terkini mümkün olduğu halde (nasıl olsa sözleşmeye göre gerçek vergi yükümlüsüne rucu hakkım var) düşüncesi ile vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilen damga vergisi borcunun ödenmiş olması, davacı bankanın iyi niyetli olması halinde dahi kendi kusurundan hak elde edemeyeceği ve davalıya rücu edemeyeceği bu nedenle davanın reddi gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun davalının tüm temyiz itirazlarının reddi ve davacı yararına bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.