Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/1334 E. 2014/7102 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1334
KARAR NO : 2014/7102
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

Mahkemesi : İzmir 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi : 26.09.2013
Numarası : 2012/301-2013/290

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan, iş bedeline karşılık verilen çeklerden dolayı menfi tespit ve ödenen bedellerin istirdadı talebinden ibarettir. Davacı şirket iş sahibi, davalı şirket ise; yüklenicidir. Davacı şirket vekili, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi gereğince davalının, sözleşmede belirlenen kapı imalat ve montajlarını üstlendiğini, bedelin davalıya bir kısmı nakit ve bir kısmı da iki adet çek ile ödendiğini, davalı tarafça 17.10.2011 tarihinde montaja başlanacağının taahhüt edildiğini, ancak montaja başlanmadığını, nakit ödenen 6.000,00 TL’nin istirdadı ile çek bedellerinden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı şirket vekili ise; müvekkiline kapıların sipariş verildiğini, sipariş edilen kapıların imalatlarının yapıldığını ve davacı şirket yetkililerine teslim edildiğini, ancak bazı aksaklıklar nedeniyle montajının yapılamadığını, edimlerinden tek eksikliğin montaj olduğunu ve tüm iş bedelinin geri istenmesinin doğru olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar davacı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında 06.10.2011 tarihinde imzalanan sözleşme ile eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen bu sözleşme, sözleşmenin imzalandığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Genel olarak eser sözleşmelerinde yüklenicinin sadece eseri meydana getirmesi, aslî edim borcunu yerine getirdiği anlamına gelmemektedir. Yüklenici, sözleşmeye uygun meydana getirdiği eseri teslim borcu altındadır. Yüklenici üstlendiği eseri meydana getirecek ve meydana getirdiği bu eseri, iş sahibine usul ve yasaya ve sözleşme hükümlerine uygun olarak teslim edecektir. Eseri teslim borcu yüklenicide olduğundan eserin teslim edildiğini kanıtlama borcu da yükleniciye düşmektedir. Bir başka deyişle yüklenici, eseri, iş sahibine sözleşmeye uygun teslim ettiğini kanıtlamak zorundadır.
Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinin 2. maddesinde “Akhisar fabrika inşaatınızda kullanılmak üzere, aşağıdaki tabloda, özellik ve miktarları bulunan endüstriyel senksiyonel kapıların, inşaatınızda gösterilen ilgili yerlere, nakliye ve montajını kapsar “hükmü bulunmakta olup, bu hükme göre teslim yükümlülüğünün davalı yüklenicide olduğunun kabulü zorunludur. Öyleyse davalı yüklenici bedele hak kazanabilmesi için, eseri iş sahibine süresi içerisinde iş sahibinin iş yerinde teslim ettiğini kanıtlamakla yükümlüdür.
Eser sözleşmelerinde teslim, yüklenicinin tamamladığı eseri sözleşmeyi ifa etmek niyeti ile iş sahibinin fiili hakimiyetine geçirmesi olarak tanımlanmaktadır. Teslimi kanıtlama yükü davalı yüklenicide olmakla bu teslimin nasıl kanıtlaması gerektiği davanın çözüm noktasını oluşturmaktadır. Eserin teslim edilip edilmediğinin ispatında taraflar ispatın hangi delillerle yapılacağı hususunda sözleşmeye hüküm koyabilirler ve teslim konusunda bir delil sözleşmesi yapabilirler. Böyle bir delil sözleşmesi yoksa yüklenicinin meydana getirdiği eseri teslim ettiği vakıasını, teslim, hukuki işlem değil, hukuki fiil olduğundan kural olarak her tür kanıtla bu arada tanıkla dahi ispat edebilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; taraflar arasında düzenlenen sözleşmede, teslime ilişkin bir delil sözleşmesi niteliğinde teslim vakıasının ispatına ilişkin bir hüküm bulunmadığından davalı yüklenici teslim vakıasını her tür delil ile kanıtlayabilecektir. Davacı vekili dava dilekçesinde davalı vekili de cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmış ve yargılamanın 22.11.2012 tarihli oturumunda her iki taraf vekili tanıkların dinlenmesini talep etmiş olmakla, usulüne uygun şekilde teslim vakıasına ilişkin olarak tanıklar dinlenmeli ve diğer deliller de gözetilmek suretiyle teslim yapılıp yapılmadığı hususu hiç bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, buna göre uyuşmazlık hükme bağlanmalıdır. Tarafların delilleri toplanmaksızın ve bu konudaki taraf vekillerinin talepleri reddedilmek suretiyle, esasa ilişkin hüküm kurulması, Anayasanın 36’ncı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı ve 6100 sayılı HMK’nın 27. maddelerinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenme hakkının ve dolayısıyla savunma hakkının ihlali niteliğinde değerlendirilmiş, usul ve yasaya aykırı hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; davacının 6.000,00 TL istirdat talebi ile ilgili olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 08.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.