Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/1315 E. 2014/3355 K. 15.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1315
KARAR NO : 2014/3355
KARAR TARİHİ : 15.05.2014

Mahkemesi :Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :28.11.2013
Numarası :2012/242-2013/393

Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Uyuşmazlık, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59. maddesine aykırılık nedeniyle geçersiz olan sözleşme uyarınca yapılan imalâtın bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davada, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 50.000,00 TL imalât bedelinin tahsili istenmiş, mahkemece davanın kabulüne dair verilen 27.04.2010 günlü ilk karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 15.03.2012 gün 2011/354 E.-2012/1649 K. sayılı ilâmı ile taraflar yararına bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yeniden oluşturulan üç kişilik bilirkişi kurulundan 04.12.2012 tarihli asıl ve 22.08.2013 tarihli ek raporlar alınmış, davacı bozma sonrası verdiği 08.02.2013 günlü dilekçeyle davayı ıslah ederek talebini 50.000,00 TL’den 955.695,00 TL’ye çıkarmış, yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın kabulüne, 50.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, Yargıtay bozmasından sonra ıslah olmayacağından ayrı dava açmak üzere ıslah talebinin usulden reddine, fazla hakların saklı tutulmasına dair verilen 28.11.2013 günlü karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık, mahkemece verilen kararın Yargıtay’ca bozulmasından sonra davanın ıslah edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra ıslah edilmiş olduğundan konunun 6100 sayılı HMK hükümleri çerçevesinde incelenmesi gerekir. Islahın zamanı ve şekli HMK’nın 177. maddesinde düzenlenmiştir. HMK’nın 177/1. maddesine göre ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Tahkikat safhası, davada ileri sürülen bütün iddia ve savunmaların birlikte incelendiği, esas itibariyle delillerin değerlendirildiği safhadır (HMK. md. 143 vd.). Tarafların iddia ve savunmaları ile toplanan deliller incelendikten sonra duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verilir. Tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığı görülürse tahkikatın bittiği taraflara tefhim edilir (HMK. md. 184, 185). Tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama safhasına geçilir (HMK. md. 186). Islah, tahkikatın bittiği bildirilmeden ve sözlü yargılama safhasına geçilmeden önce yapılması
gereken bir usul işlemidir. Mahkeme kararı Yargıtay’ca tahkikatın eksik yapılmış olması nedeniyle bozulmuş ve bozmaya uyularak yeniden tahkikat safhasına veya önceki bir safhaya dönülmüşse bozma sonrasında da tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılabilir. Zira HMK’da bozma sonrası ıslah yapılamayacağına dair yasaklayıcı bir hüküm bulunmamaktadır. Bozma sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağı bozmanın niteliğine göre belirlenmelidir. Somut olayda; mahkeme kararı, tahkikatın eksik yapılmış olması nedeniyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulmuş, yeniden başlayan tahkikat safhasında taraf delilleri toplanarak bilirkişi kurulundan rapor ve ek rapor alınmıştır. Davacı yanca ıslah dilekçesi tahkikat safhası sona ermeden önce süresinde verilmiştir. Islah tarihi itibariyle tahkikat safhası sona ermediğinden ıslahın dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekirken, bozma sonrası ıslah yapılamayacağından bahisle ıslah talebinin reddi doğru olmamıştır.
3-Taraflar arasındaki ikinci uyuşmazlık yapılan imalatın bedeline ve ödemelere ilişkindir. Bozma sonrası alınan 04.12.2012 tarihli bilirkişi kurulu raporunda davacı tarafından yapılan imalatın bedeli 2000 yılı serbest piyasa rayiçleriyle KDV hariç 985.519,16 TL olarak hesaplanmış, bu bedelden davalı tarafından yapılan 175.608,09 TL ödeme düşülerek davacının bakiye alacağı KDV hariç 809.911,07 TL, KDV dahil 955.695,06 TL olarak belirlenmiştir. Davacı raporu kabul etmiş, davalı ise itiraz etmiştir. Aynı bilirkişi kurulundan alınan 22.08.2013 tarihli ek raporda davalı itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiş, alacak miktarında bir değişiklik yapılmamıştır. Mahkemece gerekçeli kararın üçüncü sayfasının altıncı paragrafında bozma sonrası alınan raporlara göre davacının davalıdan bakiye 955.695,00 (KDV dahil) alacaklı olduğu bildirilmiş iken, devam eden yedinci paragrafta ise bozma öncesi alınan raporlara atıf yapılarak ve hesaplamanın inşaatın bitirildiği 2000 yılı bayındırlık birim fiyatlarıyla yapılmasının ve ödemelerin karne katsayısı ile 2000 yılına güncellenmesinin doğru olduğu belirtilerek davacının davalıdan bakiye 242.848,31 TL alacaklı olduğu bildirilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinin (c ) bendine göre hükmün çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalar ile bunlardan çıkarılan sonuçları içermesi gerekir.
Delillerin değerlendirilmesi sonucu mahkemece ulaşılan sonuçların da çelişkili olmaması ve hükmüne uyulan bozma ilâmına uygun olması gerekir. Somut olayda, alacak miktarını 955.695,06 TL ve 242.848,31 TL olarak belirleyen raporların tartışılıp üstün tutulanın hükme dayanak yapılması gerekirken, her ikisinin de benimsenerek hükme dayanak yapılması usule aykırı olmuştur. Kaldı ki, hükme dayanak yapılan her iki rapor da hüküm tesisine elverişli bulunmamaktadır.
Şöyle ki,
Alacak miktarını 242.848,31 TL olarak belirleyen 25.02.2010 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 1993,1994, 1995, 1996, 1997,1998, 1999, 2000 yıllarında yapılan imalâtın bedelini yapıldıkları yılların serbest piyasa rayiçleri yerine tamamı 2000 yılında yapılmış gibi 2000 yılı yapı yaklaşık maliyetleri listesinde III-B grubu yapılar için öngörülen birim fiyatla hesapladığından, sözü edilen yıllarda yapılan ödemeleri de karne katsayısı ile 2000 yılına güncellediğinden hüküm tesisine elverişli bulunmamaktadır. Rapordaki hesaplama yöntemi Yargıtay’ca uygun bulunmadığından bu rapora dayanılarak verilen karar bozulmuş ve bozmaya uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğmuş olduğundan bu raporun yeniden hükme dayanak yapılması yasaya aykırıdır.
Alacak miktarını KDV dahil 955.695,06 TL olarak belirleyen 04.12.2012 tarihli bilirkişi kurulu raporu da, 1993,1994, 1995, 1996, 1997,1998, 1999, 2000 yıllarında yapılan imalatın bedelini yapıldıkları yılların serbest piyasa rayiçleri yerine tamamı 2000 yılında yapılmış gibi 2000 yılı serbest piyasa rayiçleriyle hesapladığından bozma ilamına aykırı olup, hüküm tesisine yeterli ve elverişli bulunmamaktadır.
Hükmüne uyulan bozma ilâmına göre mahkemece yapılacak iş; dava konusu imalâtın 1993-2000 yılları arasında yapıldığı uyuşmazlık konusu olmadığından son raporu düzenleyen bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak miktar ve metrajları tespit olunan imalâtların düzenlenen hakediş raporları vs. belgelerden de yararlanarak yıllara göre dökümünü yapmak, her bir yılda yapılan imalâtın miktar ve metrajını belirledikten sonra bedelini o yılın serbest piyasa rayiçleriyle KDV dahil olarak hesaplamak, her bir yılın imalât bedelinden o yılın ödemelerini mahsup ederek davacı yüklenicinin her bir yılda ne miktar alacaklı ya da fazla ödeme yapılmışsa borçlu olup olmadığını belirlemek, sonuçta her bir yılın imalât bedelini güncelleme yapmaksızın toplayarak toplam imalat bedelini (KDV dahil) bulmak, bulunan bedelden kanıtlanan güncellenmemiş ödeme tutarı 175.608,09 TL’yi mahsup ederek sonucuna göre ıslah talebini de dikkate alıp değerlendirmek suretiyle hüküm kurmaktan ibarettir. Mahkemece eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, kararın 2. bentte yazılı nedenlerle davacı, 3. bentte yazılı nedenlerle taraflar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 15.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.