Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/128 E. 2014/5136 K. 11.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/128
KARAR NO : 2014/5136
KARAR TARİHİ : 11.09.2014

Mahkemesi :İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :16.04.2013
Numarası :2010/268-2013/98

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı M.. A.. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesi nedeniyle düzenlenen senetten dolayı menfi tespit talebinden ibarettir. Davacılar vekili; müvekkili Ü..K..Makine San. Tic. Ltd. Şti. ile davalı E.. M..Ticaret arasında imzalanan 21.11.2007 tarihli sözleşme ile toplam 30.000,00 USD bedelli 2 adet ZE katlama kutu mendil makinesi üretimi konusunda anlaşma yaptıklarını, ödemelerin muhtelif tarihlerde elden ve ayrıca senetlerle yapıldığını, yapılan son ödeme de düşüldüğünde bakiye 11.305,69 USD kaldığını, bu makinelerle ilgili davalı A.. Tekstil Giyim San. Tic. Ltd. Şti. ile davacı müvekkili Y.. Makine İth. İhracat arasında yapılan anlaşma sonucunda 45.000,00 TL proforma fatura düzenlendiğini, taraflar arasında 29.05.2008 sözleşme feshi başlıklı protokol gereği makinelerin tesliminde üretici T.. E..’a yapılacak ödemeye teminat olarak davacı müvekkili Y.. H.. tarafından M.. A.. lehine düzenlenen 15.08.2008 vade tarihli, 11.306,00 USD bedelli senedin tanzim edilerek verildiğini, makine teslim edilmesine rağmen davalı M.. A.. vekili tarafından müvekkili aleyhine takip başlatıldığını, müvekkilinin bu senetten dolayı borçlu bulunmadığının tespitini, ödenen miktarın istirdadını ve %40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiş, davalı M.. A.. vekili; taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde ve fesihlerde müvekkilinin imzasının bulunmadığını, davalı E.. M.. Ticaret vekili; husumetin müvekkiline düşmeyeceğini ve işin ödemesinin Ü.. şirketi tarafından yapılması gerektiğini, davalı AKM şirketi vekili ise; davalı müvekkilinin makineleri teslim almadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuşlar, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın davalı M.. M.. yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden davacının hukuki yararı olmadığı ve husumet yöneltilemeyeceği gerekçesi ile sıfat yokluğundan reddine karar verilmiş, verilen karar davalı M.. A.. vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Davacılar, davalılardan A..Tekstil Giyim ve San. Tic. Ltd. Şti. ile davacı Y.. H.. arasında imzalanan 29.05.2008 tarihli “Sözleşme Feshi” başlıklı fesihname uyarınca düzenlenen senetten dolayı menfi tespit talep etmektedir. Sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları da sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatlarında ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup
olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır.
Dosya kapsamındaki davaya konu edilen fesihnamede davalı yararına düzenlendiği anlaşılan 15.08.2008 vade tarihli “bono” fotokopisi incelendiğinde; mülga Türk Ticaret Kanunu’nun 688. maddesi hükmünde öngörülen zorunlu unsurları içerdiği ve dolayısıyla kambiyo senedi niteliğinde olduğu sonucuna varılmaktadır. Bono, hukuksal niteliğince belli bir borç ikrarını içeren kambiyo senedi olup; bononun belli bir sebeple düzenlendiğini, düzenleme sebebinin gerçekleşmediğini veya bonoda yazılı borcun ödendiğini ya da istenebilir olmadığını yasal delillerle keşideci kanıtlamak zorundadır. Zaman bakımından uygulanması gereken mülga 1086 sayılı HUMK’nın 288.ve 290.maddeleri (6100 sayılı HMK’nın 200 ve 201 maddeleri) gereğince somut olayda kural olarak uyuşmazlık konusu bononun, teminat senedi olduğunu ve dolayısıyla bedelsiz kaldığını davacı keşidecinin yazılı delillerle kanıtlanması zorunludur. Davacı, yazılı delil başlangıcına dayanmadığı için HUMK’nın 292. maddesi, karşı tarafın açık onayı bulunmadığı için de, aynı kanunun 289. maddeleri hükümleri gereğince iddiasını kanıtlamak için tanık deliline dayanamaz.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; uyuşmazlığa konu 29.05.2008 tarihli “Sözleşme Feshi” başlıklı fesihnamede ve delil olarak dayanılan hiçbir yazılı belgede davalı M.. A..’nın imzası bulunmadığı gibi hiçbir sözleşmenin de tarafı değildir. Öte yandan davalı M.. A..’nın davaya konu edilen senedin bu sözleşmelere istinaden verilmiş bir teminat senedi olduğu veya bedelsiz kaldığı yönünde bir kabulü yada ikrarı bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle; davalı M.. A.. yönünden de davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği halde bu davalı yönünden davanın kabulü doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı M.. A.. yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı M.. A..’ya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 11.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.