Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2014/1225 E. 2014/2057 K. 25.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1225
KARAR NO : 2014/2057
KARAR TARİHİ : 25.03.2014

Mahkemesi : Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi : 11.09.2013
Numarası : 2013/323-2013/404

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesine dayalı bakiye alacak istemine ilişkin olup, mahkemenin; davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumda olduğu, alacağın ne kadarının ödendiği hususunun uyuşmazlık olmasının ise bu niteliği değiştirmeyeceği gerekçesi ile vermiş olduğu dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK’nın 107/1. maddesinde; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir hükmüne yer verilmiştir. Davacının dava dilekçesinde açıkladığı olaylar ve istemleri dikkate alındığında; davacının dava tarihi itibariyle alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumdadır. Bu nedenle, davacı vekilinin dava dilekçesinde alacağının belirsiz alacak davası olarak belirtmesine karşın mahkemece belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmemiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Sorun, davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açmasının mümkün olup olmadığında toplanmaktadır.
Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin eser sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay HGK 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilamı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası,s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s.320).
Kısmî dava, 6100 Sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1.fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne, 2.fıkrasında ise; “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için;
a-Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması,
b-Talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir.
Şayet, talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise, o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde, kısmi davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını, küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine, dava hakkının kötüye kullanılması söz konusudur (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.Bası,s.319-320).
Kısmî dava 6100 Sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 1. fıkrasında talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı dava yoluyla ileri sürülebilir hükmüne, 2. fıkrasında ise talep konusunun miktarı taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmî dava açılamaz hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre kısmî dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması, talep konusunun miktarının yanlar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir. Eğer talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmî dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında tartışmasız ise veya taraflar arasında miktar veya parasal değer bakımından bir tartışma olmakla beraber tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın talep konusunun miktarı herkesce anlaşılabilecek şekilde belirli ise o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde kısmî davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmî dava açmakta hukuki yararının bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine dava hakkının kötüye kullanılması söz konusu olur.
Talep konusu taraflar arasında tartışmalı ise ya da açıkça belirli değilse açılan bir kısmî davada davacının hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Açılmış olan bir kısmî davada alacağın taraflar arasında tartışmalı olup olmadığı ya da açıkça belirli olup olmadığı davalının davaya vereceği yanıtla anlaşılabilir.
Somut olayda da; davalı iş sahibi şirket vekili cevap dilekçesinde, davacı şirketin 26.07.2003, 9.12.2003 12.09.2003, 22.09.2003, 14.10.2003, 26.10.2004 tarihli toplam 168.413 USD tutarında mal ve hizmet karşılığı davalı şirkete fatura düzenlediğini davalı şirketin de davacı şirkete toplam 157.000 USD davacının mal ve hizmet faturalarına karşılık ödemede bulunduğunu, davacı şirketin 20.11.2008 tarihli yazısı ile de davalı şirket adına yapılan 9.155 USD’ın mahsubunu kabul ettiğini, bu durumda 168.413 USD – 9.155 USD = 159.258 USD bakiye alacağına karşılık toplam ödeme 157,000 USD mahsup edildiğinde 2.258 USD davacı şirketin alacağı bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı tarafın davaya cevap dilekçesinden de anlaşılmaktadır ki; davacı alacağı taraflar arasında tartışmalı hale gelmiştir. Yüklenici davacının hak ettiği istenebilir iş bedelinin gerçek tutarı, mahkemece uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile yaptırılacak inceleme sonucu belirlenebilir. Böyle bir durumda ve yukarda yapılan açıklamalar ışığında, davacı yüklenicinin kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemez. Bu sebeple, mahkemece 6100 Sayılı HMK’nın 109/1. maddesi gereği davaya bakılıp sonuçlandırılması gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle usulden davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan gerekçelerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 25.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.