Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/957 E. 2014/72 K. 08.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/957
KARAR NO : 2014/72
KARAR TARİHİ : 08.01.2014

Mahkemesi :Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :07.11.2012
Numarası :2012/320-388

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat F. K. K. ile davalılar vekili Avukat A. S. geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece; davanın reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle dava tarihinin 21.02.2012 olmasına karşılık gerekçeli karar başlığında 22.06.2012 olarak gösterilmiş olmasının maddi hataya dayandığının, mahkemesince her zaman düzeltilmesinin mümkün olmasına göre davacı vekilinin yerinde bulunmayan ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Yerel mahkemede görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda; davacının yoksun kalınan kar ile ilgili talebinin tefrik edilip ayrı bir esasa kaydedilerek, arsa bedeli ve imalat bedeli taleplerine yönelik yapılan hukuki nitelendirmede iddia ve savunmalarda tespit edilen maddi vakıalara göre HMK’nın 109/1-2. maddesinde gereğince kısmî dava açılamayacağı, bu sebeple açılan bu davada davacı tarafın hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı yüklenici vekili, davacıya ait Artvin İli, Hopa İlçesi, 367 ada 110 parselde bulunan taşınmazın üzerine alışveriş merkezi yapmak istediklerini, imalat bedelini karşılamak için borçları nedeni ile kredi alamadıkları için taşınmazı kağıt üzerinde davalılardan …….. Makine İmalât Sanayi İnşaat Dış Ticaret Ltd. Şti’ye
Okundu.satmış gibi gösterip davalı şirket tarafından taşınmazın ipotek gösterilerek düşük faizli kredi alınması ve alınan kredi ile inşaatın tamamlanması konusunda davalılar ile ortaklık kurduklarını, davalının aldığı kredileri kendilerine vermediğini, kendi imkanları ile 6.000.000,00 TL imalât yaptıklarını fakat davalılar tarafından inşaattan uzaklaştırıldıklarını belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup mahkemece rayiç değeri tespit edilmek üzere arsa bedelinden şimdilik 10.000,00 TL, yapılan imalâta yönelik şimdilik 480.000,00 TL ve yoksun kaldıkları kar olarak şimdilik 10.000,00 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsilini talep ederek, dava dilekçesinde 500.000,00 TL bedelli kısmi alacak davası açtıklarını belirttiği, davalılar vekilinin verdiği cevap dilekçesinde taraflar arasında herhangi bir ortaklık olmadığı, arsanın 385.000,00 TL bedel ödenerek alındığı, arsa üzerindeki inşaatın masraflarının kendilerince karşılandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları ayrı ayrı ele alınıp değerlendirildiğinde somut olaya ilişkin temel sorun davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmî dava açmasının mümkün olup olmadığı konusunda toplanmaktadır.
Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmî dava denir. Diğer bir ifadeyle bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmî dava denir. Bir davanın kısmî dava olarak nitelendirilebilmesi için alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir.
Kısmî dava 6100 Sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 1. fıkrasında talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı dava yoluyla ileri sürülebilir hükmüne, 2. fıkrasında ise talep konusunun miktarı taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmî dava açılamaz hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre kısmî dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması, talep konusunun miktarının yanlar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir. Eğer talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmî dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında tartışmasız ise veya taraflar arasında miktar veya parasal değer bakımından bir tartışma olmakla beraber tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde belirli ise o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde kısmî davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmî dava açmakta hukuki yararının bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine dava hakkının kötüye kullanılması söz konusu olur.
Talep konusu taraflar arasında tartışmalı ise ya da açıkça belirli değilse açılan bir kısmî davada davacının hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Açılmış olan bir kısmî davada alacağın taraflar arasında tartışmalı olup olmadığı ya da açıkça belirli olup olmadığı davalının davaya vereceği yanıtla anlaşılabilir.
Eğer davalı yanıtında alacağı tartışmalı hale getirmişse artık açılmış olan kısmî davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile reddedilmeyip işin esası hakkında hüküm kurulması gerekir.
Öte yandan; dava konusu edilen alacak, yargılama sırasında hesap raporu alınmasını gerektiriyor veya miktar veya değerinin belirlenmesi yargılama sırasında başka bir olgunun tespit edilmesini gerektiriyor ise talep konusu alacağın tartışmalı veya açıkça belirlenemeyeceği kabul edilmelidir. Dava konusu somut olayda davacı, davalı ile ortaklık kurarak kendisine ait arsayı alış veriş merkezi inşaatının yapımında kullanılacak kredinin temin edilmesi için davalıya bedelsiz devrettiğini, kredinin kendisine verilmemesi nedeni ile imalat bedellinin kendileri tarafından karşılandığını ileri sürmüş davalılar ise cevap dilekçesinde davacı ile aralarında bir ortaklık olmadığını, arsanın bedeli ödenerek alındığını, imalat bedellerinin kendileri tarafından karşılandığını belirtmiştir. Bu hali ile davaya konu edilen alacak taraflar arasında tartışmalı hale gelmiş olup davacı yüklenicinin eldeki kısmi davayı açmakta hukuki yararı olmadığından söz edilemez. Bu sebeple 6100 Sayılı HMK’nın 109/1. maddesi gereği davaya bakılıp sonuçlandırılması gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bundan başka; davacı arsa bedeli ve imalât bedelinin yanında yoksun kalınan kâr için de 10.000,00 TL’nin tahsilini istemiş, mahkemece; 07.11.2012 günlü duruşmada yoksun kalınan kâr ile ilgili istemin tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine karar vermiştir. Oysa; her üç talep de ayrı hukuki ilişkiden kaynaklanmakta olup, bir dava dosyası için verilecek karar diğer dava dosyasının sonucunu da etkileyecektir. Bu sebeple, yoksun kalınan kâra yönelik istemin de bu dava dosyasında değerlendirilip sonuçlandırılması gerekirken tefrik kararı verilmesi de yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkeme kararının bozulması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulüyle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 990,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 08.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.