Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/7057 E. 2014/5099 K. 11.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7057
KARAR NO : 2014/5099
KARAR TARİHİ : 11.09.2014

Mahkemesi :Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :15.07.2013
Numarası :2012/93-2013/240

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile ilgili yapılan icra takibine itirazın iptâli takibin devamı ve icra inkâr tazminatı talebine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacı davasında, davalı ile aralarında 24.01.2005 tarihli Ordu/Alacalar, 13.04.2005 tarihli Van/Bostaniçi, 02.11.2006 tarihli Giresun/Piraziz ve 28.12.2006 tarihli Aydın/Güzelçamlı götürü bedel hizmet alım sözleşmeleri düzenlendiğini, davalının sözleşmeye ait damga vergisini tek nüsha üzerinden ödediğini, Maliye Bakanlığı hesap uzmanları tarafından yapılan vergi incelemeleri sonucunda damga vergilerinin eksik tahsil edildiğinin belirlenmesi üzerine tahakkuk eden vergi harçlarının davalı hesabına kendileri tarafından ödendiğini, ödenen bu bedellerin davalıdan talep edilmesine rağmen ödenmediğini, yapılan icra takibine de itiraz edildiğini belirterek davalının icra takibine itirazının iptâline, takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece Damga Vergisi Kanunu’na göre nüshaların ayrı ayrı vergiye tabi tutulabilmesi için herhangi bir kusuru ispat veya belli etmek için müstakilen ibraz edilecek belge olması gerektiği, buna göre tek nüshanın ispat için yeterli olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında düzenlendiği ihtilafsız olan 02.11.2006 tarihli sözleşmeyle 28.12.2006 tarihli sözleşmelerin 39. maddelerinde sözleşmelerin 7’şer nüsha, yine 24.01.2005 tarihli sözleşmeyle 13.04.2005 tarihli sözleşmelerin 39. maddelerinde ise 2’şer nüsha olarak düzenlenmesi kabul edilmiş, yine tüm sözleşmelerin 8. maddesinde her türlü vergi, resim ve harçların davalı yükleniciye ait olacağı kararlaştırılmıştır. 488 Damga Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinde “bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kağıtların her nüshası ayrı ayrı miktar veya nispette Damga Vergisine tabidir.” hükmü bulunmaktadır. Kanundaki “nüsha” tanımlamasının belgenin birden çok aslından bir tanesi olarak kabulü gerekir. Suret ise nüshanın fotografik görünümü olup, kanıt değeri yoktur. Yine Damga Vergisi Kanun’un 1. madde gereği, damga vergisinden sorumluluk için vergiye tabi belgenin ibrazı da zorunlu değildir. Vergi sorumluluğu için bu belgenin herhangi bir hususu kanıtlamak veya belli etmek için ibraz edilebilecek olması yeterli olup ibraz edilmesi gerekli değildir. Düzenlenen ve tarafların ıslak imzası bulunan diğer nüshalarının herhangi bir kuruma sunulmamış olması onların ispata elverişli belge olmadığı sonucunu ortaya çıkarmaz. Taraflar serbest iradeleri ile sözleşmenin kaç nüsha olarak düzenleneceğini kabul ettiklerine göre her nüshanın ispat kuvveti vardır.
Bu nedenlerle mahkemece, düzenlenen tüm nüshalarla ilgili olarak istirdat talebinin kabulüne, icra takibindeki işlemiş faiz talebi yönünden ise davacının 13.05.2011 tarihli yazısının davalıya tebliğ edilip edilmediği hususu araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 11.09.2014 gününde oyçokluğla karar verildi.

-KARŞI OY YAZISI-

Dava, iş sahibince ödenen damga vergisi ödemelerinin yükleniciden ruc’uen tahsili amacıyla yürütülen icra takibine itirazın iptâli davasıdır. Davacı banka iş sahibi, davalı şirket ise yüklenicidir. Davacı banka vekili, davalı yüklenici şirketin ödemesi gereken damga vergilerinin müvekkillerince ödendiğini, ödemeden sonra yapılan ödemeyi davalıdan ruc’uen talep ettiklerini, ödenmemesi üzerine icra takibi yaptıklarını ve takibe itiraz edildiğini itirazın haksız olduğunu ve iptalini ve % 40’dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiş, davalı yüklenici şirket vekili ise, davacı bankanın ödemesinin yasal olmadığını, sözleşme harç ve pul bedellerinin kendileri tarafından yatırıldığını, davacı bankanın ne kadar vergi ödemeleri gerektiğini kendilerine yazı ile bildirdiğini, müvekkili şirketin yatırdığı bedelin eksik olup olmadığını araştırma yükümlülüğünün bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ve % 40 oranında icra inkâr tazminatına karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2011/14214 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı banka tarafından borçlu davalı şirket aleyhine ödenen damga vergisi alacağına istinaden 18.924,83 TL asıl alacak, 1.021,94 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 19.946,77 TL alacak üzerinden ilâmsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 02.12.2011 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalının 08.12.2011 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptâli davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında eser sözleşmesi niteliğinde 24.01.2005, 13.04.2005 ve 02.11.2006 tarihli sözleşmelerin düzenlendiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Bu sözleşmelerin 7. ve 8. maddesinde her türlü vergi, resim ve harçlarla diğer giderlerin yükleniciye ait olduğu kararlaştırılmıştır.
Sözleşmede vergi ve harçlardan yüklenicinin sorumlu olduğunun belirlenmiş olmasına rağmen, davacı banka yönetim kurulu 10.03.2011 tarih 10 nolu toplantısı ile tahakkuk ettirilen vergi cezalarının 6111 sayılı Kanun kapsamında banka tarafından ödenmesine karar verilip, bu bedel ilgili vergi dairesine ödenmiştir. Ödenen verginin kaynağı sözleşmenin birden fazla nüsha yapılmasından dolayı olup, dosyaya celp edilen deliller ile davalı vekilinin temyiz dilekçesine eklediği Danıştay 7. Dairesinin örnek kararları kapsamında bu verginin dava konusu edilmiş olması halinde yargı organınca iptal edilerek ödemeden kurtulma ihtimalinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Davacı banka yönetim kurulu, sözleşmeye göre vergiyi ödemede esasen sorumlu olan davalı şirketin yerine geçerek vergi borcunu ödemekle davalı şirketin vergiye ilişkin kanun yoluna gitme hakkını elinden almış bulunmaktadır. Verginin ödenmesinde davacı bankanın yasa yoluna gitmeyerek kusurlu olduğu da anlaşılmaktadır. “Hiç kimse kendi kusurundan hak elde edemez” ilkesi gereğince kusurlu olan bankanın davacıya rücu etmesini hukuk düzenini korumaz. Danıştay 7. Dairesinin 20.02.1982 tarih 1984/3147 Esas 1986/437 Karar sayılı kararı emsal gösterilerek dava yoluna gidilmiş olması halinde damga vergisi borcunun terkini mümkün olduğu halde (nasıl olsa sözleşmeye göre gerçek vergi yükümlüsüne rücu hakkım var) düşüncesi ile vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilen damga vergisi borcunun ödenmiş olması, davacı bankanın iyi niyetli olması halinde dahi kendi kusurundan hak elde edemeyeceği ve davalıya rücu edemeyeceği bu nedenle davanın reddi yönündeki kararın sonucu itibariyle doğru olduğu görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun davanın kabulü gerektiğinden bahisle bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.