Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/6528 E. 2014/3345 K. 14.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6528
KARAR NO : 2014/3345
KARAR TARİHİ : 14.05.2014

Mahkemesi :İskenderun 1. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :17.05.2012
Numarası :2008/324-2012/107

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş
olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, bakiye iş bedelinin tahsili istemiyle açılmış; mahkemece, davacı tarafın ıslah talebi de gözetilerek davanın kısmen kabulüne ve toplam 232.793,40 TL alacağın davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş ve verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Yanlar arasında 15.08.2006 tarihli ve “İskenderun Demir Çelik A.Ş. İSDEMİR 4 Nolu Yüksek Fırın Yapımı Projesi Kapsamında Relokasyon ve Hafriyat İşlerinin Yaptırılması” başlıklı sözleşme yapılmıştır. Bu sözleşme, somut olayda uygulanması gereken, 818 sayılı Boçlar Kanunu’nun 355. maddesi hükmünde tanımı yapılan bir eser sözleşmesidir. Davacı şirket yüklenici; davalı şirket ise iş sahibidir. Sözleşmenin konusu iş, birinci maddesi hükmünde açıklanmış olup; sözleşmenin başlığında açıklanan iştir. Sözleşme bedeli ise, 2. maddesi hükmünde açıklanmıştır.
Davacı vekili, davalı iş sahibinin düzenlediği 05.03.2008 tarihli ve 1.366.532,02 TL tutarlı kesin hakediş raporunun, davalının, kendisinden ibra belgesi alınmaması halinde iş bedelinin ödenmeyeceğini bildirmesi sebebiyle davacının kesin hakedişi ve düzenlediği ibranameyi tehdit altında ve mali müzayaka içinde imzalamak zorunda kaldığını; bu koşullarla kesin hakediş raporunu ve ibranameyi imzalamak zorunda kaldığını gösterir 20.06.2008 tarihli ve “İkrah Zabtı” başlıklı belgenin düzenlenerek İstanbul 10. Noterliği’nin 20.06.2008 tarihli 20275 yevmiye numaralı işlemiyle sözü edilen notere teslim edildiğini, ibraname ve kesin hakedişi, tehdit altında ve mali müzayaka içinde imzalamak zorunda kaldığından müvekkilini bağlayıcı olmadığını ileri sürerek davada 100.000,00 TL bakiye iş bedelinin ve 09.02.2010 tarihli ıslah dilekçesiyle de dava değerini 337.824,12 TL artırmak süretiyle toplam 437.824,12 TL alacağı davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili ise, özetle yüklenici şirketin hakedişlere ve bu kapsamda kesin hakedişe sözleşmenin 19. maddesine uygun şekilde itirazda bulunmadığını, davacının müzayaka halinde olmasının davalıya herhangi bir yarar sağlamadığını ve somut olayda ikrahın unsurlarının gerçekleşmediğini savunmuş ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yanlar arasındaki sözleşmenin 19. maddesi hükmü gereğince yüklenici şirketin hakediş raporuna herhangi bir itirazı olması halinde, itirazını hakediş raporu üzerinde kısaca belirterek, şartlı olarak imzalaması; gerekçe ve açıklama gerektiren durumlarda ise, 15 takvim günü içinde iş sahibi şirkete yazılı başvuruda bulunarak itiraz sebeplerini açıklamak zorundadır. Aksi halde, yüklenici hakedişi olduğu gibi kabul etmiş sayılır. Sözleşmenin 19. maddesi hükmü, “Delil sözleşmesi” niteliğindedir. 1086 sayılı HUMK’nın 287. (6100 sayılı HMK’nın 193.) maddesi hükmü gereğince, delil sözleşmesi “kesin kanıt” niteliğinde olup taraflar ve mahkemeyi bağlar. Hakimin, bu hususu doğrudan gözetmesi zorunludur. Hakedişlere yüklenici tarafından sözleşmede kararlaştırılan şekilde itiraz edilmemesi veya hiç itirazda bulunulmaması hakkın düşmesi sonucunu doğurur.
Az yukarıda açıklandığı üzere, yüklenici davacı, iradeyi sakatlayan hallerden olan “ikrah altında” hakedişleri ve ibra belgesini imzaladığını ileri sürmüş ise de; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 29. maddesi hükmünde düzenlenen korkutmanın koşullarının somut olayda gerçekleşmediği açıkça anlaşıldığı gibi; davalı tarafın bu yöndeki iddası amacına uygun şekilde yorumlandığında anılan Yasa’nın 21. maddesi hükmünde düzenlenen “Gabin” yani “Aşırı Yararlanma” hukuki sebebine dayandığı ve bu sebeple imzaladığı hakedişlerin ve ibra belgesinin kendisini bağlayıcı olmadığını savunduğu sonucuna varılmaktadır. Gabinden söz edilebilmesi, objektif unsur olan tarafların edimleri arasındaki aşırı nisbetsizlik yanında bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik hallerinin bulunması, diğer yanın ise ondan yararlanmak ve onu sömürmek kastını taşıması biçiminde iki subjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Davalı iş sahibi şirketin, davacının durumundan yararlanma kastı bulunmadığı gibi onu sömürme kastını taşıdığı da somut delillerle kanıtlanmamıştır. Kaldı ki, sözleşme hükümleri ve tarafların yüklendikleri karşılıklı edimleri incelenip değerlendirildiğinde de; edimleri arasında aşırı nisbetsizlik bulunmadığı ve dolayısıyla objektif unsurun da gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu yasal nedenlerle, kesin hakedişe yüklenici davacı şirketin, yanlar arasındaki sözleşmenin 19. maddesi hükmünde öngörülen düzenlemeye uygun şekilde itirazı bulunmadığından varlığını ileri sürdüğü hakkı düşmüş bulunmaktadır.
Diğer yandan, yüklenici şirketi temsile yetkili kimselerce imzalanan 23.06.2008 tarihli ve “ibraname” başlıklı belge de düzenlenerek iş sahibi şirkete verilmiştir. İbra, hakkın düşmesi sonucunu doğuran hukuksal bir işlem ve ayrıca alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve borçulunun borçtan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. Bu hukuksal nedenle de, davacının davalı iş sahibinden isteyebileceği alacağının bulunmadığının da kabulü gerekir.
Açıklanan hukuksal nedenlerle mahkemece, davanın tümden reddi gerekirken; yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 14.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.