Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/6172 E. 2014/461 K. 22.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6172
KARAR NO : 2014/461
KARAR TARİHİ : 22.01.2014

Mahkemesi :Kastamonu 1. Asliye Hukuk Hakimliği (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Tarihi :15.03.2012
Numarası :2007/499-2012/104

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Uyuşmazlık eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemi ile başlatılan ilâmsız icra takibine davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptâli ile takibin devamı ve %40’dan az olmamak üzere icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı kooperatif vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
2-İtirazın iptâli davası yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi bir eda davasıdır. Davalı borçlu itirazın iptâli davasına karşı vereceği cevapta, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olduğu itiraz sebepleriyle bağlı değildir. Borçlu davaya cevap dilekçesinde bütün savunma sebeplerini bildirebilir.
Davalı iş sahibi (borçlu) icra takibine itirazında, sözleşmeye göre borcun kesin kabulün yapılmasından sonra ödenmesi gerektiğini, takip tarihi itibariyle muaccel hale gelmiş bir borcun bulunmadığını beyan ettiği ve ibradan söz etmediği halde davaya cevabında, takip konusu alacağın 12.04.2007 tarihli “PARA ÖDEME VE TEMİNAT MEKTUBU İADE TUTANAĞI” başlıklı belge ile ödendiğini, ödeme nedeni ile taraflar arasında 12.04.2007 tarihli “TUTANAK” başlıklı ayrı bir belge düzenlenerek tarafların karşılıklı ibralaştıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davacı yüklenici (alacaklı), “PARA ÖDEME VE TEMİNAT MEKTUBU İADE TUTANAĞI” başlıklı belgenin yalnızca kesin teminatın iadesine ilişkin olarak düzenlendiğini, ödemeye ilişkin yazıların belgeye sonradan eklenerek sahtecilik yapıldığını, bu nedenle sözü edilen belgenin ödemenin kanıtı sayılamayacağını ileri sürmüş, mahkemece Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan alınan 29.01.2010 tarihli raporda, belgenin başlık kısmındaki “PARA ÖDEME VE” kelimeleri ile ilk paragrafındaki “Avrupa Birliği Üresin Projesi kapsamında yürütülen LDI-135 numaralı projedeki ihale bedeli olan 32600 EURO Kooperatif binamızda teminat ile birlikte elden ödenmiştir.” cümlesinin belgeye farklı kerede yazdırılmış olduğu bildirilmiştir. Adli Tıp raporundan ödemeyle ilgili yazıların belgeye sonradan eklenerek belgede tahrifat yapıldığı anlaşıldığından mahkemece de kabul edildiği gibi bu belgenin ödemeler yönünden kanıt değeri bulunmamaktadır.
Ancak, 12.04.2007 tarihli “TUTANAK” başlıklı belgede, taraflar arasında bugüne kadar çıkan anlaşmazlıkların sulh ve dostane çözümler yoluyla çözülmüş olduğu, bu tarihten itibaren her iki tarafın birbirlerinden karşılıklı olarak herhangi bir sebepten dolayı maddi ve manevi talepte bulunmayacakları, birbirlerini karşılıklı ibra ettikleri belirtilmiştir. Bu belgeye yönelik olarak davacı yüklenicinin imza inkârı ya da sahtelik iddiası bulunmamaktadır. Bu belgeyle ilgili olarak davalı iş sahibi, tarafların sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve borçları kapsayacak şekilde ibralaştıklarını, takip konusu alacağın da ibra kapsamında kaldığını savunurken, davacı yüklenici ibranın takip konusu alacağı kapsamadığını, ibranın yalnızca teminat mektupları, ödemelerin gecikmesi nedeniyle faiz alacağı, teslimin gecikmesi nedeni cezai şart ve uğranıldığı iddia olunan diğer maddi ve manevi zararları kapsayan kısmi ibra olduğunu iddia etmiştir.
O halde taraflar arasındaki uyuşmazlığın ibranın kapsamını tayinde, başka bir anlatımla ibranın tam ibra mı yoksa kısmi ibra mı olduğu, takip konusu alacağı kapsayıp kapsamadığı noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
12.04.2007 tarihli “tutanak” başlıklı belgeyle yapılan ibranın, takip konusu alacağı kapsamadığı yönündeki iddiaların ispat yükü TMK’nın 6. maddesi uyarınca bu yönde iddiada bulunan davacı yükleniciye aittir. Mahkeme kararının gerekçesinde bu belgeyle ilgili bir değerlendirme yapılmamıştır. İbranın kapsamını tayin bakımından tarafların isticvabı önem taşıdığından mahkemece taraflar isticvab edilmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilerek ibranın kapsamı ve takip konusu alacağı kapsayıp kapsamadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
Diğer yandan takip talebinde asıl alacak yanında fatura tarihi ile takip tarihi arasındaki dönem için 2.160,00 TL işlemiş faiz alacağı da istenmiştir. Temerrüt faizi, kural olarak borçlunun mütemerrit olduğu tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlar ve borcun ifa edildiği güne kadar devam eder. Temerrüt, alacaklı tarafından muaccel bir borcun borçlusuna keşide edilen ihtarla tanınan süre sonunda (BK md.101/1), borcun ifa edileceği gün tarafların anlaşmasıyla kesin olarak belirlenmişse vadenin bitiminde (BK md.101/2) oluşur. Aksi halde temerrüdün icra takip tarihinde ya da dava tarihinde oluştuğu kabul edilir. Ödeme talebini içerir bir kayıt bulunmadığı sürece fatura düzenlenmesi ve tebliğ edilmesi temerrüt oluşturmaz. Somut olayda, takip öncesi temerrüdün varlığı iddia ve ispat edilemediğinden takip öncesi döneme ait işlemiş faize ilişkin itirazın iptâli isteminin reddi gerekirken fatura tanzim tarihinin faize başlangıç yapılarak istemin kabulü doğru olmamıştır.
İcra İflas Kanunu’nun 67/II. maddesi gereğince icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takibe itirazında haksız olması gerekir. Davalı borçlu takip konusu alacağın ödendiğini iddia edip ibra belgesi ibraz ettiğinden ve ibra belgesinin takip konusu alacağı kapsayıp kapsamadığı yapılan yargılama sonucu toplanacak delillerle açıklığa kavuşacağından davalının takibe itirazında haksız olduğu söylenemez. İbra belgesi alacağı likit olmaktan çıkarıp tartışmalı hale getirmiştir. Mahkemece koşulları oluşmayan icra inkâr tazminatının reddi yerine kabulü de yasaya aykırıdır.
O halde mahkemece yapılacak iş, HMK’nın 169 ve devamı maddeleri uyarınca, 12.04.2007 tarihli “tutanak” başlıklı ibra niteliğindeki belgenin ne amaçla düzenlendiği, kapsamının ne olduğu, sözleşmeden kaynaklanan hak ve borçlardan hangilerini kapsayıp hangilerini kapsamadığı, takip konusu alacağın ibra kapsamında kalıp kalmadığı, kalıyorsa ödemenin kime ne şekilde yapıldığı konularında davacı ve davalı tüzel kişiler adına yetkili temsilcilerini isticvap etmek, isticvapla çekişmenin giderilememesi halinde ispat yükünün davacıda olduğunu gözeterek ve taraflarca gösterilen tüm delillerin toplanıp değerlendirilerek takip konusu alacağın ibra kapsamında kalıp kalmadığını açıklığa kavuşturmak, takip konusu alacağın ibra kapsamında kalmadığı sonucuna ulaşılırsa davanın kısmen kabul edilerek asıl alacağa takip tarihinden itibaren %18 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle itirazın iptali ile takibin devamına karar vermek, takip öncesi döneme ait işlemiş faiz alacağı ile icra inkar tazminatına ilişkin talebi reddetmek, takip konusu alacağın ibra kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılması halinde ise davayı reddetmek olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, fazla alınan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 22.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.