Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/6155 E. 2014/3249 K. 12.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6155
KARAR NO : 2014/3249
KARAR TARİHİ : 12.05.2014

Mahkemesi :Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :05.02.2013
Numarası :2012/66-2013/28

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, iş sahibi tarafından ödenen damga vergisinin sözleşme gereği vergi ödemelerinden sorumlu bulunan yükleniciden rücu’en tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkâr tazminatı istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 10.01.2005, 19.01.2006, 08.05.2006, 20.07.2006, 25.08.2006 ve 31.08.2006 tarihli altı ayrı tip sözleşme gereği iş sahibi davacı banka tarafından dava dışı vergi idaresine ödenen tek nüsha bedelini aşan damga vergisinden dolayı yüklenicinin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktasındadır. Anılan sözleşmelerin 8. maddesinde, sözleşmenin düzenlenmesine ilişkin her türlü vergi, resim ve harçlarla diğer giderlerin yükleniciye ait olduğu; 39. maddesinde sözleşmelerin (yedi) nüsha olarak düzenlendiği (10.01.2005 tarihli sözleşmede (iki) nüsha) açıkça ifade edilmiştir.
Esasen, çözümü gereken mesele, taraflarca sözleşmede açıkça nüsha sayısı belirtilmiş olmasına rağmen, bu nüshaların bir kısmının suret olarak kabulünün mümkün olup olmadığıdır. Nüsha, sözleşmenin tıpkısının aynısı iken; suret, örnekten ibarettir. Başka bir anlatımla; suret, nüshanın fotografik görünümü olup, kanıt değeri yoktur. Damga vergisine tabi, taraflarca imzalanmış bir sözleşmenin fotokopisinin alınıp “Aslının Aynı” olduğuna dair imzalı şerh düşülmesi, bu belgeyi nüsha haline getirmez. Bununla birlikte, sözleşmenin taraflarca imzalanmadan önce birden çok fotokopisinin alınıp bu fotokopilerin taraflarca imzalanması halinde, o belgelerin her biri nüsha olarak kabul edilir. Bu yönüyle nüsha, belgenin birden çok aslından bir tanesidir.
488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinde, “Bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kâğıtların her nüshası ayrı ayrı aynı miktar veya nispette damga vergisine tabidir. Şu kadar ki, poliçe ve emre yazılı ticari senetlerin yalnız tedavüle çıkarılan nüshaları vergiye tabi tutulur.” hükmüne yer verilmiştir. Düzenlemenin ikinci cümlesinin aksi düşüncesinden sözleşme nüshalarının tedavüle çıkarılmasa dahi damga vergisine tabi tutulacağı anlaşılmaktadır. Üstelik, Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi gereği, damga vergisinden sorumluluk için vergiye tabi belgenin ibrazı da zorunlu değildir. Vergi sorumluluğu için, bu belgenin herhangi bir hususu kanıtlamak veya belli etmek için ibraz edilebilecek olması yeterli olup ibraz edilmesi gerekli değildir. Bu durumda, sözleşme nüshalarının kanıt olarak kullanılmamış olması, bu vergiden sorumsuzluğu doğurmaz. Kaldı ki, uyuşmazlık konusu sözleşmelerde de açıkça nüsha sayısı belirtilmiş, “1 nüsha, 6 suret olarak düzenlenmiştir.” ibaresi yerine “7 nüsha olarak düzenlenmiştir.” ibaresine yer verilmiştir. Başka bir anlatımla, nüsha sayısı sözleşmede tarafların özgür iradeleri ile açıkça belirlenmiştir. Bu nedenle mahkemece, davalı yüklenicinin sözleşmelerde gösterilen adette nüsha için damga vergisi sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmektedir. Sözleşmenin tek nüsha düzenlendiği, kalan kısmının suret olduğu gerekçesiyle verilen karar, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 5. maddesine aykırı olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı iş sahibi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 12.05.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, iş sahibince ödenen damga vergisi ödemelerinin yükleniciden rüc’uen tahsili amacıyla yürütülen icra takibine itirazın iptâli davasıdır. Davacı banka iş sahibi, davalı şirket ise yüklenicidir. Davacı banka vekili, davalı yüklenici şirketin ödemesi gereken damga vergilerinin müvekkillerince ödendiğini, ödemeden sonra yapılan ödemeyi davalıdan rüc’uen talep ettiklerini, ödenmemesi üzerine icra takibi yaptıklarını ve takibe itiraz edildiğini itirazın haksız olduğunu ve iptalini ve % 40’dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiş, davalı yüklenici şirket vekili ise, davacı bankanın ödemesinin yasal olmadığını ve iç yazışmalarda kullanılan nüshalar yönünden vergi doğmayacağını belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın ve kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiş, verilen karar davacı banka vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2011/14349 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı banka tarafından borçlu davalı şirket aleyhine ödenen damga vergisi alacağına istinaden 28.071,16 TL asıl alacak, 1.522,86 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 29.594,02 TL alacak üzerinden ilâmsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya
02.12.2011 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalının 08.12.2011 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptâli davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında eser sözleşmesi niteliğinde 10.01.2005, 19.01.2006, 08.05.2006, 20.07.2006, 25.08.2006 ve 31.08.2006 tarihli sözleşmeler düzenlendiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Bu sözleşmelerin 8. maddesinde her türlü vergi, resim ve harçlarla diğer giderlerin yükleniciye ait olduğu kararlaştırılmıştır.
Sözleşmede vergi ve harçlardan yüklenicinin sorumlu olduğunun belirlenmiş olmasına rağmen, davacı banka yönetim kurulu 10.03.2011 tarih 10 nolu toplantısı ile tahakkuk ettirilen vergi cezalarının 6111 sayılı Kanun kapsamında banka tarafından ödenmesine karar verilip, bu bedel ilgili vergi dairesine ödenmiştir. Ödenen verginin kaynağı sözleşmenin birden fazla nüsha yapılmasından dolayı olup, dosyaya celp edilen deliller ile davalı vekilinin temyiz dilekçesine eklediği Danıştay 7. Dairesi’nin örnek kararları kapsamında bu verginin dava konusu edilmiş olması halinde yargı organınca iptal edilerek ödemeden kurtulma ihtimalinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Davacı banka yönetim kurulu, sözleşmeye göre vergiyi ödemede esasen sorumlu olan davalı şirketin yerine geçerek vergi borcunu ödemekle davalı şirketin vergiye ilişkin kanun yoluna gitme hakkını elinden almış bulunmaktadır. Verginin ödenmesinde davacı bankanın yasa yoluna gitmeyerek kusurlu olduğu da anlaşılmaktadır. “Hiç kimse kendi kusurundan hak elde edemez” ilkesi gereğince kusurlu olan bankanın davacıya rücu etmesini hukuk düzenini korumaz. Danıştay 7. Dairesi’nin 20.02.1982 tarih 1984/3147 Esas 1986/437 Karar sayılı kararı emsal gösterilerek dava yoluna gidilmiş olması halinde damga vergisi borcunun terkini mümkün olduğu halde (nasıl olsa sözleşmeye göre gerçek vergi yükümlüsüne rücu hakkım var) düşüncesi ile vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilen damga vergisi borcunun ödenmiş olması davacı bankanın iyi niyetli olması halinde dahi kendi kusurundan hak elde edemeyeceği ve davalıya rücu edemeyeceği bu nedenle kararın onanması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.