Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/5744 E. 2014/3788 K. 03.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5744
KARAR NO : 2014/3788
KARAR TARİHİ : 03.06.2014

Mahkemesi :Konya 1. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :15.07.2013
Numarası :2010/306-2013/387

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Uyuşmazlık eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmış olup, davada ödenmeyen iş bedelinin tahsili istemiyle girişilen ilâmsız icra takibine takip borçlusu davalı iş sahibi tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili istenmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne, icra inkar tazminatının reddine dair verilen karar, takip alacaklısı davacı yüklenici tarafından temyiz edilmiştir.
Eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, akdî ilişkinin varlığını ve işin yapılıp teslim edildiğini yüklenici, iş bedelinin ödendiğini ise iş sahibi ispatlamakla yükümlüdür. Teslim, maddi olgu niteliğinde olduğundan tanık dahil her türlü delille ispatlanabilir. Ödeme ise, hukuki işlem niteliğinde olduğundan kural olarak senetle ispatı gerekir. İmâl ve teslim olunan işlerden dolayı yüklenicinin ne miktar iş bedeli alacağına hak kazandığı eser sözleşmesi hükümlerine göre belirlenir. Sözleşmede iş bedeli kararlaştırılmamış ya da yaklaşık olarak kararlaştırılmışsa bedel akdî ilişkinin kurulduğu ve dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 366. maddesi uyarınca yapılan şeyin kıymetine ve müteahhidin masrafına göre belirlenir. Taraflar işin teslimiyle birlikte kesin hesap protokolü yaparak da yapımı gerçekleştirilen işlerin bedelini ve ödenecek tutarı kararlaştırabilirler. Bu durumda yüklenicinin mutabık kalınan tutarda bedele hak kazandığı kabul edilir, bedel tayini için bilirkişi incelemesi yoluna gidilemez. Ancak teslimden sonra gizli ayıpların ortaya çıktığı ve süresinde ihbarda bulunulduğu savunulursa 818 sayılı BK’nın 360. maddesinde düzenlenen ayıba bağlı haklar yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir.
Somut olayda, taraflar arasında 25.04.2010 tarihli “iş teslim tutanağı” başlıklı belge düzenlenmiş, bu belgede sözleşme konusu işlerin eksiksiz bir şekilde iş sahibine teslim edildiği ve teslim edilen işlerinin bedelinin 7.600,00 TL olduğu açıklanmıştır. Davacı tarafından dosyaya sunulan bu delile karşı davalı tarafından bir itiraz ileri sürülmediği gibi, belgenin sahteliği ya da bedele ilişkin kısmın sonradan doldurulduğu da kanıtlanmamıştır. Bu durumda işin eksiksiz teslim edildiğinin ve davacının 7.600,00 TL bedele hak kazandığının yazılı belgeyle kanıtlandığının kabulü gerekir. Davalı yanca savunulmadığı ve kanıtlanmadığı halde mahkemece sözü edilen belgenin bedele ilişkin kısmının sonradan doldurulduğunun kabul edilerek bedel konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılması ve bilirkişi raporuna göre davacının dava tarihindeki piyasa rayiçleriyle 7.150,00 TL tutarında imalat yaptığının kabul edilmesi, bu bedelden de işçilik hataları (açık ayıplar) nedeniyle %10 oranında nefaset kesintisi yapılarak bedelin 6.295,00 TL’ye düşürülmesi doğru olmamıştır. Nefaset kesintisi açık ayıp niteliğindeki işçilik kusurlarına dayalı olup eserin kabulüyle birlikte açık ayıplara ilişkin talep hakları düşmüş olduğundan, teslimden sonra ortaya çıkmış gizli ayıbın varlığı da kanıtlanamadığından alacaktan nefaset kesintisi yapılması yasaya uygun bulunmamaktadır. O halde davacının her iki tarafın da imzasını içeren 25.04.2010 tarihli iş teslim tutanağına göre 7.600,00 TL bedele hak kazandığının kabulü gerekir. Yanlar arasında ödemeler de ihtilaflıdır. Davacı hiç ödeme yapılmadığını iddia ederken, davalı 3.600,00 TL ödeme yapıldığını savunmakta ve delil olarak tanık beyanlarına dayanmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın geçici 1. maddesinin 2 nolu bendi uyarınca, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan davalarda 1086 sayılı HUMK’nın senetle ıspata ilişkin kurallarının uygulanması gerekir. HUMK’nın 288. maddesinde öngörülen parasal sınır 2010 yılı için 550,00 TL, 2011 yılı için 590,00 TL olup, ödendiği belirtilen miktar bu sınırları aştığından ödeme savunmasının senetle ıspatı gerekir. Davacı tanık dinlenmesine açıkça muvafakat etmediğinden, aksine karşı çıktığından HUMK’nın 289. maddesi uyarınca tanık dinlenmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu durumda ödeme savunmasının kanıtlanamadığının kabul edilmesi gerekirken, mahkemece usul ve yasaya aykırı şekilde dinlenen tanıkların beyanlarına dayanılarak ödeme savunmasının kanıtlandığının kabulü ve alacaktan mahsubu doğru olmamıştır. Öte yandan davanın 4.765,00 TL’lik kısmı reddedilmiş olup, bu kısım üzerinden davada vekille temsil olunmuş olan davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 571,80 TL nispi vekalet ücreti verilmesi gerekirken bu miktarın aşılarak 1.320,00 TL’ye hükmedilmesi de kabul şekli bakımından usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece yapılacak iş; davacının 7.600,00 TL bedele hak kazandığını ve ödeme savunmasının kanıtlanamadığını kabul ederek takip talebindeki asıl alacak yönünden davayı kabul etmek, 7.600,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9 ve değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak suretiyle itirazın iptaline ve takibin devamına karar vermek, davalı yanca eserin ayıplı olduğu savunulmuş olup, ayıbın niteliği, ayıba bağlı hakların düşüp düşmediği, ayıp nedeniyle bedelden indirim yapılması gerekip gerekmediği bilirkişi raporu ile açıklığa kavuştuğundan, bu haliyle alacak likit olma özelliğini kaybettiğinden koşulları oluşmayan icra inkar tazminatı istemini ise reddetmekten ibarettir. Mahkemece, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 03.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.