Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/4851 E. 2014/4188 K. 18.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4851
KARAR NO : 2014/4188
KARAR TARİHİ : 18.06.2014

Mahkemesi :İstanbul/Anadolu 23. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :25.04.2013
Numarası :2013/234-2013/127

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinden doğan alacağın tahsili amacıyla yürütülen icra takibine itirazın iptâli davasıdır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı vekili, davalıya ait villanın dış cephe siding kaplama ve doğrama işlerinin yapımı işini sözlü olarak yapılan sözleşme ile üstlendiğini, işi yapıp teslim etmesine rağmen iş bedelinin ödenmediğinden bahisle iş bedelinin tahsili amacıyla Kartal 6. İcra Müdürlüğü’nün 2011/3378 Esas sayılı icra dosyası ile takibe geçtiğini, davalı borçlunun haksız ve yersiz şekilde takibe itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptâlini ve % 40’dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiş, davalı iş sahibi vekili ise, müvekkili ile davacı arasında sözleşme ilişkisi kurulmadığını savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ve icra inkâr tazminatına karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Kartal 6. İcra Müdürlüğü’nün 2011/3378 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı aleyhine 16.499,80 TL asıl alacak 198,80 TL işlemiş faiz olmak üzere 16.499,80 TL üzerinden ilâmsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 28.04.2011 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalının 05.05.2011 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptâli davasının açıldığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Somut olayda davacı, davalı ile aralarında sözlü eser sözleşmesi kurulduğunu iddia etmekte, davalı ise davacı ile aralarında sözleşme ilişkisinin kurulmadığını savunmaktadır. O halde, davacı akdî ilişkiyi kanıtlamak zorundadır. Davacı taraf, davalıya ait villanın dış cephe ve doğrama işini üstlenerek yaptığını ve bedelin ödenmediğini iddia etmekte olduğundan iddiasını, müddeabihin miktarına göre 6100 sayılı HMK’nın 200. madde hükmü gereği senetle ispat etmek zorundadır. Taraflar arasında akdî ilişkinin kurulduğunu ispat açısından
HMK’nın 202. maddesinde ifadesini bulan yazılı delil başlangıcı niteliğinde ki bir belgeye dayanılmadığı gibi, aynı Kanunun 200/II. maddesi gereğince tanık dinlenmesine karşı tarafın açık muvafakati de bulunmadığından tanık deliline dayanılamaz.
Tüm bu nedenlerle: davacı şirket ile davalı arasında akdî ilişkinin varlığı usulünce kanıtlanamamış olup, HMK’nın 200. madde hükümlerine aykırı olarak dinlenen davacı tanıklarının beyanlarına ve alınan bilirkişi raporuna itibar edilmek suretiyle akdî ilişkinin kurulduğunun kabul edilerek, davalının sorumluluğuna hükmetmek doğru olmamıştır. Ne var ki davacı taraf dava dilekçesinde ve 11.01.2012 tarihli delil dilekçesinin 5. bendinde açıkça yemin deliline dayanmış olup, davacının bu delilinin de toplanması ve bundan sonra delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; davacı tarafın açıkça yemin deliline dayanmış olması nedeniyle, dayanılan bu delilin değerlendirilmesi, davacı şirket tarafından davalı tarafa yemin teklif edilmesi halinde 6100 sayılı HMK nın 225. ve devamı maddelerine uygun şekilde yemin delilinin de toplanması, akdî ilişkinin varlığı konusu açıklığa kavuştuktan sonra hüküm kurmaktan ibarettir. Açıkca dayanılan yemin delili toplanmadan verilen kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 18.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.