Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/4399 E. 2014/4148 K. 16.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4399
KARAR NO : 2014/4148
KARAR TARİHİ : 16.06.2014

Mahkemesi :İzmir 8. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :31.01.2013
Numarası :2012/397-2013/32

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, sözleşmenin ifası sırasında vefat eden yüklenici mirasçılarınca açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava dışı P. Tatil Sitesi adına davalı H.. B.. ile davacıların mirasbırakanı H. I. ve arkadaşları arasında düzenlenen 27.08.2000 tarihli sözleşmede P. sitesine ait açık su kuyusunun temizlenmesi kararlaştırılmıştır. Bu sözleşme 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerinde açıklanan eser sözleşmesi olup, muris H. I.yüklenici, dava dışı P. Tatil Sitesi iş sahibidir. Sözleşme uyarınca yapılan kuyu temizliği sırasında kuyuya inen yüklenici H. I., belindeki ipin çözülmesi sonucu kuyuya düşerek vefat etmiş, mirasçıları tarafından işbu maddi ve manevi tazminat davası açılmıştır. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 35. maddesinde yöneticinin görevleri ayrı ayrı gösterilmiştir. Bu görevler ana gayrimenkulün yönetimi ile ilgili olup yönetici yasadan aldığı temsil yetkisine dayanarak çeşitli sözleşmeler yapabilir. İşte bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda yönetici dava açabileceği gibi, yöneticiye karşı da dava açılabilir. Dava konusu sözleşme site yönetimi adına davalı H.. B.. tarafından yapılmış olup, şahsi sorumluluğu bulunmadığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124.maddesi uyarınca davaya iş sahibi site yönetimi huzurunda devam olunması gerekirken, sözleşmeyi yönetici olarak imzalayan H.. B..’un şahsen sorumluluğuna gidilmiş olması bozma nedenidir.
2- Kabule göre de; Menderes Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/713 Esas ve 2008/225 Karar sayılı kararı ile davalı yönetici H.. B..’un 5/8 kusur oranı ile mahkumiyetine karar verildiği, verilen cezanın temyiz aşamasında iken davanın zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşürüldüğü sabittir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi hükmü gereğince, ceza mahkemesinin mahkumiyet kararı, kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda hukuk hakimini bağlamaz ise de; mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını değerlendirmede hukuk hakimini bağlayıcı olur. Somut olayda da, iş sahibinin yöneticisinin hukuka aykırı olan haksız eylemleri sonucu davacıların mirasbırakanı H. I.’un ölümüne neden olduğu, ceza mahkemesinde yaptırılan bilirkişi incelemesiyle saptanmıştır. Borçlar Kanunu’nun 47.maddesi hükmü gereğince; ölenin yakınları, ölüm olayından sorumlu olan gerçek ve tüzel kişilerden manevi tazminat isteyebilirler. Manevi tazminatın tutarı, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, davacıların olaydan ötürü etkilenme dereceleri, yaşları, yakınlık dereceleri zararlı sonucun oluşumuna etkili kusurun derecesi ve Medeni Yasa’nın 4.maddesi gereğince, hakkaniyet ilkeleri, manevi tazminatın hukuksal niteliği mahkemece değerlendirilerek takdir olunur. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ilâ 371 arası maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre, zararlandırıcı olayın gerçekleşmesine etkili olan yüklenici kusurunun tespitinde, iş güvenliği mevzuatından da yararlanılması olanaklı ise de, sadece bu mevzuata göre yüklenicinin kusuru belirlenemez. Çünkü, yüklenici işinin uzmanı sayılan, sorumlu meslek adamıdır. Eser sözleşmesi ile yüklendiği edimini yerine getirirken veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerekli tüm tedbirleri, yüklenici almakla ödevlidir. Yüklenici, işçi sayılamayacağından iş sahibinin denetimine tâbi değildir. Yüklenicilerin, iş sahibine karşı Borçlar Kanunu’nun 357.maddesi hükmünden kaynaklanan sadakat borcu ve aynı Kanun’un 356.maddesi hükmüne dayalı özen borcu söz konusudur. Borçlar Kanunu’nun 356.maddesi hükmüne göre, yüklenicinin sorumluluğu, aynı Kanunun 321. maddesinde belirtilen işçinin hizmet akdindeki sorumluluğu gibidir. Ancak, iş sahibine nazaran bağımsız çalışması, işin ehli olması da gözönünde bulundurularak sorumluluğu hizmet akdine göre çalışan işçiye nazaran daha ağır kabul edilmektedir. İş sahibinin zarara uğramasına neden olmaktan kaçınması, yüklenicinin “özen borcu” kapsamındadır. Özetle açıklanan bu hukuksal sebeplerle; kural olarak eser sözleşmesi ile yüklenilen edimlerin ifası sırasında veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerçekleşen zararlı olayların oluşumunda etkili olan yüklenicinin kusurunun, daima iş sahibinin kusurundan daha ağır derecede olması gerekir.
Az yukarıda sayısı belirtilen ceza mahkemesinde alınan raporda gösterilen kusur oranları mahkemece kabul edilmiş ise de; yukarıda açıklanan hukuksal ilkeler gözetilmeden sadece işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı ve ceza hukukunun sorumluluk ilkelerine göre olaya etkili kusur durum ve oranlarını belirleyen bilirkişi kurulu raporunun yeterli olduğundan sözedilemez.
O halde mahkemece yapılması gereken iş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 124.maddesi uyarınca davanın site yönetimine yönlendirilerek site temsilcisi huzuruyla davaya devamın sağlanması, ölen Halil Işıksoy ile iş sahibi arasındaki hukuksal ilişkinin işçi-işveren ilişkisi olmadığı, eser sözleşmesinden kaynaklanan yüklenici ve iş sahibi ilişkisi olduğu gözetilerek zararlı sonuçla illiyetli kusur oranlarının belirlenmesine yönelik olarak uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yaptırılması, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca kusur durumlarının belirlenmesi ve varılacak sonuca göre davacı eş Zeynep’in alınan nüfus kayıt örneğinden 04.08.2008 tarihinde evlendiği anlaşıldığından evlendiği tarihe kadar ki süre yönünden maddi destek yoksunluğu hesaplanarak buna göre davacıların maddi ve manevi tazminat talepleri hakkında karar verilmesinden ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 16.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.