Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/4163 E. 2014/1339 K. 26.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4163
KARAR NO : 2014/1339
KARAR TARİHİ : 26.02.2014

Mahkemesi :İstanbul 44. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :20.12.2012
Numarası :2011/337-2012/247

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –

Dava, İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, icra takibine takip borçlusu davalının vâki itirazının iptâli istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 13.746,07 TL asıl alacak üzerinden itirazın iptâline ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş ve verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Şişli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2011/5086 takip sayılı dosyası kapsamından; icra takip alacaklısı davacı şirket tarafından davalı şirket hakkında adi takip yoluyla başlatılan icra takibinde, 13.746,07 TL asıl alacak ve 1.249,95 TL işlemiş temerrüt faizinin, belgeye dayanmadan tahsilinin istendiği, takip borçlusunun süresi içindeki itirazı sonucu takibin durduğu anlaşıldığı gibi; itirazın iptâli davasının da bir yıllık hak düşürücü süresi içinde açıldığı tespit olunmuştur.
Davacı vekili, taraflar arasında yapılan “sözlü sözleşme” gereğince, davalıya ait demir cevheri üzerinden numune alımı, numuneler üzerinde kimyasal analiz yapılması, ebat ve rutubet tespiti ile bu işlere ilişkin rapor düzenlenmesi işini yüklendiğini, edimini ifa etmiş olmasına karşın dava ve takip konusu hak edilen iş bedelinin davalı tarafından ödenmediğini ileri sürmüş; davalı vekili ise özetle, davacı tarafından varlığı ileri sürülen alacağın dayanaklarını, davacının belgelere dayalı olarak açıklaması gerektiğini; davalıya hiçbir şekilde hizmet verilmediğini ve dolayısıyla davacının hiçbir hak ve alacağının bulunmadığını savunmuştur. Davalı tarafından icra takibine karşı sunulan itiraz dilekçesindeki açıklamalar ve taraflar arasındaki karşılıklı elektronik posta yazışmaları birlikte incelendiğinde; yukarıda içeriği açıklanan işin, davacı şirket tarafından yapımına ilişkin yanlar arasında “sözlü sözleşmenin” yapılmış olduğu sonucuna varılmaktadır. Somut olayda uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 355. maddesi hükmünde tanımlandığı üzere; yanlar arasındaki sözleşme, niteliğince bir eser sözleşmesidir. Davacı şirket yüklenici; davalı şirket ise iş sahibidir.
818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 364. maddesi hükmü gereğince, aksine sözleşme yapılmamışsa eser sözleşmesinin konusu olan işin tamamlanmış olarak tesliminde yüklenicinin iş bedeli istenebilir olur. Bu yasal nedenle, işin iş sahibine teslimini yüklenici; iş bedelinin tamamen ya da kısmen ödendiğini ya da istenebilir olmadığını iş sahibi, yasal delillerle kanıtlamakla ödevlidir. Yanlarca sunulan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı yanın, bedelini istediği işin tümünü davalıya teslim etmiş olduğu açıklıkla anlaşılmamaktadır. Bu hukuksal nedenle, öncelikle davacı yüklenici, sözleşme konusu işi davalıya teslim ettiğini ve onun tarafından da kabul edildiğini yasal delillerle kanıtlamalıdır. Bu hususa ilişkin davacının tüm delillerinin ve davalının da karşı delillerinin sunulması için taraflara yeterli süre verilmesi ve toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucu sözleşme konusu işin tamamen ya da kısmen davalı iş sahibine teslim edilmiş olduğunun kanıtlandığının kabulü halinde ise; iş bedelinin miktarına yönelik taraflar arasında da uyuşmazlık bulunduğundan, 818 Sayılı BK’nın 366. maddesi hükmü gereğince, uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yaptırılarak, işin yapıldığı zamandaki mahalli serbest piyasa fiyatlarıyla hak edilen istenebilir iş bedelinin mahkemece belirlenmesi gerekir. Hükme dayanak alınan bilirkişi kurulu raporu 818 Sayılı BK’nın 366. maddesi hükmünde öngörülen yasal yönteme uygun olmadığından hüküm verilmesi için yeterli değildir.
Yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden, hukuksal olmayan gerekçelerle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte belirtilen nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan sebeplerle diğer temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 26.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.