Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/4100 E. 2014/3190 K. 08.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4100
KARAR NO : 2014/3190
KARAR TARİHİ : 08.05.2014

Mahkemesi :Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :11.03.2013
Numarası :2012/188-2013/111

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak ile ilgili yapılan icra takibine itirazın iptâli takibin devamı talebine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacının temyiz itirazlarına gelince;
Davacı davasında, davalı ile aralarında 06.01.2006 tarihinde Dadaloğlu/Kayseri Götürü Bedel Hizmet Alım Sözleşmesi düzenlendiğini, davalının sözleşmeye ait damga vergisini tek nüsha üzerinden ödediğini, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları tarafından yapılan vergi incelemeleri sonucunda damga vergilerinin eksik tahsil edildiğinin belirlenmesi üzerine tahakkuk eden vergi harçlarının davalı hesabına kendileri tarafından ödendiğini, ödenen bu bedellerin davalıdan talep edilmesine rağmen ödenmediğini, yapılan icra takibine de itiraz edildiğini belirterek davalının icra takibine itirazının iptâline, takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Mahkemece Damga Vergisi Kanunu’na göre nüshaların ayrı ayrı vergiye tâbi tutulabilmesi için bunların herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilecek belge olması gerektiği, buna göre sözleşmenin tümü birinci nüsha ile davalıda kalan, belediyeye verilen, SGK’ya verilen olmak üzere 4 nüshanın damga vergisine tâbi olduğu kabul edilerek bunlar için hesaplanan 2.823,17 TL asıl olarak üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında düzenlendiği, ihtilafsız olan sözleşmenin 39. maddesinde sözleşmenin 7 nüsha olarak düzenlenmesi kabul edilmiş yine sözleşmenin 8. maddesinde her türlü vergi, resim ve harçların davalı yükleniciye ait olacağı kararlaştırılmıştır. 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinde “bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kağıtların her nüshası eksik ayrı ayrı miktar veya nispette Damga Vergisine tabiidir” hükmü bulunmaktadır. Kanundaki “nüsha” tanımlamasının belgenin birden çok aslından bir tanesi olarak kabulü gerekir. Suret ise nüshanın fotografik görünümü olup, kanıt değeri yoktur.
Yine Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi gereği, damga vergisinden sorumluluk için vergiye tabi belgenin ibrazı da zorunlu değildir. Vergi sorumluluğu için bu belgenin herhangi bir hususu kanıtlamak veya belli etmek için ibraz edilebilecek olması yeterli olup ibraz edilmesi gerekli değildir. Somut olayda da mahkemece nüshaların ancak ispat için kullanılanları yönünden damga vergisi alınacağının kabulü ile belediyeye, SGK’ya verilen nüshalar ile davalıda kalan ve sözleşmenin kendisi olan nüsha olmak üzere 4 nüsha için damga vergisinin tahsili gerektiği kabul edilmiş ise de, düzenlenen ve tarafların ıslak imzası bulunan diğer nüshaların herhangi bir kuruma sunulmamış olması onların ispata elverişli belge olmadığı sonucunu ortaya çıkarmaz. Taraflar serbest iradeleri ile sözleşmenin 7 nüsha olarak düzenleneceğini kabul ettiklerine göre her nüshanın ispat kuvveti vardır.
Bu nedenle mahkemece, düzenlenen tüm nüshalarla ilgili olarak istirdat talebinin kabulü gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 149,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.05.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY YAZISI-

Dava, iş sahibince ödenen damga vergisi ödemelerinin yükleniciden rucuen tahsili amacıyla yürütülen icra takibine itirazın iptâli davasıdır. Davacı banka iş sahibi, davalı şirket ise yüklenicidir. Davacı banka vekili, davalı yüklenici şirketin ödemesi gereken damga vergilerinin müvekkillerince ödendiğini, yapılan ödemeyi davalıdan rucuen talep ettiklerini, ödenmemesi üzerine icra takibi yaptıklarını ve takibe itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu ve iptâlini ve % 40 ‘dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiş,davalı yüklenici şirket vekili ise, davacı bankanın ödemesinin yasal olmadığını ve iç yazışmalarda kullanılan nüshalar yönünden vergi doğmayacağını, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne ve % 40 oranında icra inkâr tazminatına karar verilmiş, verilen karar taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2011/14501 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı banka tarafından borçlu davalı şirket aleyhine ödenen damga vergisi alacağına istinaden 5.646,74 TL asıl alacak, 306,34 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.953,08 TL alacak üzerinden ilâmsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 02.03.2011 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalının 08.12.2011 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği,itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptâli davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında eser sözleşmesi niteliğinde 06.01.2006 tarihli sözleşme düzenlendiği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Bu sözleşmelerin 8. maddesinde her türlü vergi, resim ve harçlarla diğer giderlerin yükleniciye ait olduğu kararlaştırılmıştır.
Sözleşmede vergi ve harçlardan yüklenicinin sorumlu olduğunun belirlenmiş olmasına rağmen, davacı banka yönetim kurulu 10.03.2011 tarih 10 nolu toplantısı ile tahakkuk ettirilen vergi cezalarının 6111 sayılı Kanun kapsamında banka tarafından ödenmesine karar verilip, bu bedel ilgili vergi dairesine ödenmiştir. Ödenen verginin kaynağı sözleşmenin birden fazla nüsha yapılmasından dolayı olup, dosyaya celp edilen deliller ile davalı vekilinin temyiz dilekçesine eklediği Danıştay 7. Dairesi’nin örnek kararları kapsamında bu verginin dava konusu edilmiş olması halinde yargı organınca iptâl edilerek ödemeden kurtulma ihtimalinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Davacı banka yönetim kurulu, sözleşmeye göre vergiyi ödemede esasen sorumlu olan davalı şirketin yerine geçerek vergi borcunu ödemekle davalı şirketin vergiye ilişkin kanun yoluna gitme hakkını elinden almış bulunmaktadır. Verginin ödenmesinde davacı bankanın yasa yoluna gitmeyerek kusurlu olduğu da anlaşılmaktadır. “Hiç kimse kendi kusurundan hak elde edemez” ilkesi gereğince kusurlu olan bankanın davacıya rücu etmesini hukuk düzenini korumaz. Danıştay 7. Dairesi’nin 20.02.1982 tarih 1984/3147 Esas, 1986/437 Karar sayılı kararı emsal gösterilerek dava yoluna gidilmiş olması halinde damga vergisi borcunun terkini mümkün olduğu (nitekim yerel mahkemece bir kısım vergi borcundan davalı yüklenicinin sorumlu olmadığı değerlendirilerek kısmen kabul kararı verildiği) halde “nasıl olsa sözleşmeye göre gerçek vergi yükümlüsüne rücu hakkım var” düşüncesi ile vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilen damga vergisi borcunun ödenmiş olması davacı bankanın iyi niyetli olması halinde dahi kendi kusurundan hak elde edemeyeceği ve davalıya rücu edemeyeceği, bu nedenle davanın reddi gerektiği şeklinde kararın bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun farklı yöndeki görüşüne katılmıyorum.