Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/3751 E. 2014/2653 K. 16.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3751
KARAR NO : 2014/2653
KARAR TARİHİ : 16.04.2014

Mahkemesi :İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi
Tarihi :30.11.2012
Numarası :2012/237-272

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –

Dava, A. Sosyal Hizmetler İnş. Tic. Ltd. Şti. ile M. Ö. A.(A.Mühendislik Elektrik İnşaat Taahhüt Ticaret) adî ortaklığı adına ortaklardan A. Sosyal Hizmetler İnş. Tic. Ltd. Şti. yetkilisi M.T. E.tarafından açılmıştır.
Dava dilekçesinde, A. Sosyal Hizmetler İnş. Tic. Ltd. Şti. ile M. Ö. A.(Akan Mühendislik Elektrik İnşaat Taahhüt Ticaret) arasında 28.01.2011 tarihli adî ortaklık sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin Bakırköy 13. Noterliği’nin 28.01.2011 tarih . sayılı işlemi ile tasdik edildiği, adî ortaklık sözleşmesinin 6. maddesi ile A. Sosyal Hizmetler İnş. Tic. Ltd. Şti.’nin pilot ortak tayin edilerek adî ortaklığı idare ve temsil yetkisinin bu şirkete verildiği, davanın sözleşmenin verdiği bu yetkiye dayanılarak açıldığı iddia edilmiştir.
Davacı A. Sosyal Hizmetler İnş. Tic. Ltd. Şti. ile M. Ö. A. (A. Mühendislik Elektrik İnşaat Taahhüt Ticaret) adî ortaklığı adına M.. Ö. A.tarafından mahkemeye verilen 26.11.2012 tarihli dilekçede; Bakırköy 13. Noterliği’nin 28.01.2011 tarih 02608 sayılı işlemi ile onaylanan adî ortaklık sözleşmesinin “idare ve temsil” başlıklı 6. maddesinin, aynı tarihte düzenlenen “Adî Ortaklık Sözleşmesi Tadil Metnidir” başlıklı ek sözleşmeyle tadil edilerek adî ortaklığı idare ve temsil yetkisinin ortaklardan M. Ö.A.’a verildiği, bu nedenle davayı açan ortağın adî ortaklığı temsil yetkisinin bulunmadığı ileri sürülerek açılan davaya karşı çıkılmış ve adî ortaklığı temsil yetkisine dayanılarak davadan feragat edildiği bildirilmiştir.
Mahkemece davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, karar, davacı adî ortaklık adına A. Sosyal Hizmetler İnş. Tic. Ltd. Şti. yetkilileri K. E. ve M. T.E. tarafından temyiz edilmiştir.
Adî ortaklığın tüzel kişiliği yoktur. Bu nedenle dava ve taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Adî ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından ve elbirliği mülkiyeti kurallarına tabi olduğundan davanın tüm ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir (4721 sayılı MK.md.702, 818 sayılı BK.md.388, 530, 534). Ortaklar davada mecburi dava arkadaşı durumundadır. Yönetici ortağın diğer ortakların vekili sıfatıyla dava açabilmesi olağanüstü işlerden olup, bu konuda kendisine sözleşmeyle ya da ortaklar kurulu kararıyla özel yetki verilmiş olması gerekir. Aksi halde taraf teşkilinin sağlandığı kabul edilemez. Adî ortaklık adına açılan davada taraf teşkili tam değilse tamamlanması için davacıya süre verilmesi, tamamlanmadığı takdirde davanın husumet yokluğundan reddi gerekir.
Somut olayda uyuşmazlık, davayı açan ortağın adî ortaklığı temsilen tek başına dava açıp açamayacağı, yetkisiz Ortak tarafından açılan davadan, davanın tarafı olmayan, davaya
muvafakat da etmeyen yetkili diğer ortağın feragat edip edemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Davacının dayandığı Bakırköy 13. Noterliği’nden tasdikli adî ortaklık sözleşmesinin 6. maddesi ile adî ortaklığı idare ve temsil yetkisi ortaklardan A.Sosyal Hizmetler İnş. Tic. Ltd. Şti.’ye verilmişse de, bu sözleşmenin 6. maddesi 28.01.2011 tarihli “Adî Ortaklık Sözleşmesi Tadilat Metnidir” başlıklı ek sözleşmeyle değiştirilmiş, adî ortaklığı idare ve temsil yetkisi ortaklardan M. Ö. A.’a verilmiştir. Adî ortaklık sözleşmeleri herhangi bir geçerlilik şekline tabi olmadığından adî yazılı biçimde yapılan tadil sözleşmesi şekil yönünden geçerli olup, sözleşmenin taraflarını bağlar. Adî ortaklık sözleşmesinin noterde tasdik ettirilmiş olmasına rağmen, tadil sözleşmesinin noterde tasdik ettirilmemiş bulunması, tadil sözleşmesini şekil yönünden geçersiz kılmaz. Tadil sözleşmesine göre, davacı ortağın ortaklığı idare ve temsil yetkisi bulunmadığından tek başına dava açamaz. Yetkisiz ortak tarafından açılan davaya, diğer ortak tarafından muvafakat verilmediğinden, aksine karşı çıkıldığından davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerekir. Davadan feragat, davaya son veren taraf işlemidir. Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir (6100 sayılı HMK md.307 vd.). Somut olayda, adî ortaklığı idare ve temsile yetkili ortak ya da adî ortakların tamamı tarafından usulüne uygun şekilde açılmış bir dava bulunmadığı gibi, feragat, davada taraf olarak yer almayan, davaya muvafakat da vermeyen diğer ortak M. Ö. A. tarafından yapıldığından feragat nedeniyle davaya son verilemez. Mahkemece davanın aktif husumet yokluğundan reddi yerine feragat nedeniyle reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 16.04.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Dava, adî ortaklık adına adî ortaklardan biri olan şirketin yetkilisi tarafından açılmış, diğer adî ortak yetkilisinin feragat dilekçesi üzerine, mahkemece davanın feragat gereğince reddine karar verilmiş, davayı açan adî ortaklardan birinin yetkilileri tarafından karar temyiz edilmiştir.
Dairemizin sayın çoğunluğu tarafından adî şirketin tüzel kişiliğinin bulunmadığı ve bu nedenle dava ve taraf ehliyetinin bulunmadığından bahsedilerek davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği yönünde bozma kararı verilmiştir.
Sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşü sonuç itibariyle doğru olup, sonuçta mahkemenin vereceği kararın ne olacağına ilişkin belirlemeye katılmadığımdan karara muhalifim.
Şöyle ki; Sayın çoğunluk, davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerektiği görüşünde olup, kanaatime göre davanın husumetten değil, dava şartı olan taraf ehliyeti yokluğundan reddi gerektiği şeklinde bozma yapılmalıydı.
Bu noktada taraf, dava ve husumet ehliyetleri kavramlarının açıklanması ve irdelenmesi gerekir.
Taraf ehliyeti, 6100 sayılı HMK 50. maddede açıkça düzenlenmiş olup, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nın 8. maddesinde düzenlenen medeni haklardan yararlanma (hâk) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek yada tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
Dava ehliyeti; 6100 sayılı HMK 51. maddede açıkça düzenlenmiş olup kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyetini ifade eder. Dava ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki TMK’nın 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır Buna göre; medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek yada tüzel kişi dava ehliyetine sahip kabul edilmelidir.
Taraf sıfatı, ise bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasında ki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır.
6100 sayılı HMK 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemeye göre husumet yada bir başka deyişle taraf sıfatı dava şartlarından değildir. Dava şartının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı yada yokluğu hakim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayımıza gelince sayın çoğunluğun da kabul ettiği üzere; Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620) ve devamı maddelerinde düzenlenen adî ortaklığın taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adî ortaklığa ilişkin davalarda, adî ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adî ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Bunun aksine davranış husumet yada taraf sıfatı yokluğunu değil, taraf ehliyetinin yokluğunu gerektirir.
Bozma kararının gerekçesinde yer alan yerel mahkemenin davayı aktif husumet yokluğu nedeniyle reddetmesi yönündeki gerekçeye katılmıyor, yerel mahkemece davanın taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddedilmesi gerektiği şeklinde bozma yapılması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.