Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/3108 E. 2014/2479 K. 09.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3108
KARAR NO : 2014/2479
KARAR TARİHİ : 09.04.2014

Mahkemesi : İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :11.12.2012
Numarası :2010/154-2012/373

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, iş bedelinin tahsili için yürütülen icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın kısmen kabulüne dair kararı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Davacı, davalı ile yemek odası takımı, yatak odası takımı, bir ünite takımı ve bir dolabın imalatı konusunda anlaştıklarını, bu işlerin yapılıp davalıya teslim edildiğini, yapılan bu işlerin karşılığı olarak KDV dahil 12.499,99 TL tutarında fatura düzenleyerek davalıya gönderdiğini, ancak; davalı tarafından ödeme yapılmadığını, alacağının tahsili için de davalı aleyhine takip yaptığını, yapılan bu takibe itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini istemiş, davalı ise; iş bedelinin 7.500,00 TL olduğunu, bu bedelin 6.250,00 TL’sini ödediğini, ancak sadece 950,00 TL tutarındaki ödeme için elinde banka dekontu bulunduğunu, eserde ayıplı imalat olması nedeniyle 1.250,00 TL’sini ödemediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Hükme esas alınan ve dosya üzerinden inceleme yapılarak düzenlenen bilirkişi raporunda, ayıplı ifa nedeniyle %30 oranında nefaset kesilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu konusunda bir ihtilaf yoktur. İhtilaf iş bedeli ve ödemelerde toplanmaktadır. Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığından ve işin bedeli önceden kararlaştırılmadığından dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 366. maddesi uyarınca iş bedelinin yapıldığı yılın mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi ve belirlenen bu iş bedelinden de iş sahibi tarafından yasal delillerle ispatlanan ödemelerin düşülmesi gerekir. Mahkemece, yerinde keşif yapılarak açıklanan bu esaslar dahilinde bir inceleme yapılmadan, dosya üzerinden alınan ve iş bedeli hesabı yapmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru olmamıştır.
Maddi gerçeğin ortaya çıkması için HMK’nın 281/3. maddesi uyarınca mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişi marifetiyle yerinde keşif yapılarak, yukarda açıklanan esaslar dairesinde iş bedeli hesap ettirilmeli, davalı tarafından banka havalesiyle yapıldığı ileri sürülen ödemenin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, yapılan araştırma sonucunda davalı tarafından yapıldığı ileri sürülen 950,00 TL ödemenin ispat edilmesi halinde, belirlenen bu iş bedelinden ispatlanan bu ödeme mahsup edilerek oluşacak sonuç doğrultusunda hüküm kurulmalıdır.
3-İİK.’nun 67.maddesi uyarınca davalı borçlunun icra inkâr tazminatıyla sorumlu tutulabilmesi için takibe itirazında haksız olması gerekir. Oysa, davacının hakettiği iş bedeli yargılama sırasında alınacak bilirkişi raporuyla saptanacağından alacağın likid olduğundan, dolayısıyla da davalının icra takibine itirazında haksız olduğundan sözedilemez. Bu sebeple davacının icra inkâr tazminatının reddine karar vermek gerekirken kabulü yolunda hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
4- Davacı Kadıköy 9. Noterliği’nin 31.08.2010 gün ve 27139 yevmiye numarasıyla davalıya gönderdiği ihtarnamesinde, miktarını belirttiği iş bedelinin 7 gün içersinde ödenmesini istemiş, sözü edilen ihtarname 03.09.2010 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir. Borçlar Kanunu’nun 101. maddesi uyarınca davalıya gönderilen bu ihtarname borçluyu temerrüde düşürücü nitelikte olup, mahkemece 7 günlük sürenin dolduğu 11.09.2010 tarihinden icra takip tarihine kadar işlemiş faizin de hesap edilerek hüküm altına alınması gerekirken herhangi bir hesaplama yapılmadan faiz alacağına hükmedilmesi de doğru değildir.
Yukarıda açıklanan ve eksik incelemeye dayanan mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, hükmün 2, 3 ve 4. bentler uyarınca davalı yararına BOZULMASINA, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 09.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.