Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/2585 E. 2014/1981 K. 20.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2585
KARAR NO : 2014/1981
KARAR TARİHİ : 20.03.2014

Mahkemesi :Fethiye 3. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :13.09.2012
Numarası :2006/531-2012/525

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili gelmedi. Davalı vekili Avukat H. U. geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesine dayalı ödemenin iadesi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde davalıya icra tehdidi altında 5.459,72 euro ödeme yapmak zorunda kaldığını, bunun fazla ödeme olduğunu iddia etmiş, davalı ise sözleşme gereğince edimini yerine getirdiğini, ancak davacının fatura bedellerinin bir kısmını ödemediğini savunmuştur. Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi sabit olup, yazılı sözleşme bulunmamaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan 2. bilirkişi kök ve ek raporlarında, davalı yüklenici tarafından davacı iş sahibi veya yetkili kişilerine teslim edilen imalât bedeli 20.110,77 TL olup bunun için davalı tarafından 21 adet fatura düzenlendiği, yine davalı yüklenicinin defter kayıtlarına göre, davacıdan icra yoluyla tahsil edilen bedelde dahil olmak üzere toplam davacı ödemesinin 23.031,98 TL olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davacı iş sahibinin davalıya yaptığı fazla ödeme miktarı 2.921,21 TL olarak hesaplandığından bu miktar fazla ödeme yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davacının davalının defter kayıtlarında görülenler dışında yaptığını ileri sürdüğü 10.544,74 TL’lik ön ödemenin kanıtlanması için yapılan yemin teklifine yanlış anlam verilerek davanın tümden reddi doğru değildir. Bilindiği üzere, davanın çözümlenmesine etkisi olan bir vakıanın ispatı için, ispat yükü kendisine düşen tarafın diğer tarafa teklif ettiği yemine “kesin yemin” denir. Buradan çıkan sonuç, yemin teklifini, ispat yükü kendisine düştüğü halde iddiasını veya savunmasını başka delillerle ispat edememiş tarafın yapacağıdır. Bu halde, ilk önce diğer delillerin incelenmesi ve bunlar ile iddia veya savunma ispat edilememişse ancak bu takdirde yemin deliline başvurulması gerektiği kuşkusuzdur. Başka bir anlatım ile, diğer delilleri ile birlikte yemin delilini de bildirmiş olan taraf, diğer delillerle iddia veya savunmasını ispat edemezse, o zaman kendisine yemin teklifi hakkı kullandırılmalıdır. Mahkemece 24.02.2010 tarihli celsede henüz yukarıda bahsedilen 2. kök ve ek rapor olmadan davacı vekiline yemin teklifi edip etmeyeceği sorulmuş, davacı vekili 21.05.2010 tarihli dilekçesiyle yemin teklifinde bulunmuştur. O halde davacının henüz diğer delilleri toplanmadığı bir aşamada yemin hakkı hatırlatılmak suretiyle, ve bu yemin sonucu davacının 2.921,21 TL’lik fazla ödeme yaptığı hususu dikkate alınmadan sırf yemin deliline dayanılmasından bahisle davanın reddi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenlerle karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilmediğinden davacı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 20.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.