Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/2138 E. 2014/1477 K. 04.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2138
KARAR NO : 2014/1477
KARAR TARİHİ : 04.03.2014

Mahkemesi :Düzce 1. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi :13.11.2012
Numarası :2011/97-2012/419

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, sözleşmenin eksik ve kusurlu ifası sebebiyle fazla ödemenin istirdadı için yapılan ilâmsız icra takibine itirazın iptâli ve takibin devamı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı gibi iş bedelinin miktarı konusunda anlaşma da yoktur. Davacı, davada, davalının işin parasını almasına rağmen tamamlamadan eksik bıraktığını ileri sürerek talepte bulunmaktadır. Davalı vekili savunmalarında akdî ilişki, ödeme iddiası ve sunulan çek fotokopilerinde “R. P.dış cephe kaplaması için O.. E..’ye verildi. Alçı sıva işleri için alınmıştır. O.. E..’ye R. P. işi için ödendi. R. P. işi için ödeme aldım. R. P. İnşaatı Sıva İşleri” yazılarında O.. E.. ismi altındaki imzaların müvekkilin olmadığını savunmuştur. Delil tespiti davalının yokluğunda yapılmış, davalı delil tespit raporuna itiraz etmiştir.
İşin yapıldığı ileri sürülen tarih ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nın 288. maddesi gereğince inkâr edilen akdî ilişkinin varlığının yazılı delil ile ispatlanması gerekir. Karşı tarafın açık muvafakatının olmaması ya da yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge bulunmaması halinde tanık dinlenmesi mümkün değildir.
Yine akdî ilişkinin varlığı sabit olup, eserin bedelinde anlaşılamaması durumunda da 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 366. maddesi gereğince imalât ve iş bedelinin yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi gerekir. Somut olayda olduğu gibi, delil tespiti raporuna karşı tarafça itiraz edilmesi halinde tespit raporunun tek başına hükme yeterli kabul edilmesi mümkün değildir. Davacı tarafça ibraz edilen çek fotokopileri altındaki imzaların davalıya ait olması durumunda bunların yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu kabul edilerek, tanık da dinlenmek suretiyle akdî ilişkinin varlığı kabul edilebilir.
Bu durumda mahkemece, öncelikle inkâr edilen imzalarla ilgili olarak davalının imza incelemesine esas resmi kurumlardaki imzalarını içerir belge asılları getirtilip, huzurda incelemeye esas imzaları alındıktan sonra, kasaya alınan çek asıllarında O.. E.. ismi altındaki imzanın davalıya ait olup olmadığı konusunda uzman bilirkişi incelemesi yaptırılıp, imzanın davalıya ait olduğunun ispatlanamaması halinde akdî ilişki kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi, imzanın davalıya ait olup tanıklar akdî ilişkiyi doğruladığında, durumun mahallinde konusunda uzman teknik bilirkişi marifetiyle keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, eksik ve kusurlar da dikkate alınarak gerçekleştirilen imalâtın yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerine göre bedeli hesaplattırılarak bulunacak miktardan sunulan çek bedellerinin ödenip ödenmediği ve kime ödendiği ilgili bankadan sorulup araştırılmak suretiyle kanıtlanan ödemeler mahsup edilmek suretiyle sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile davanın aynen kabulü doğru olmamıştır.
Öte yandan, alacağın varlığı ile miktarı yargılamayı gerektirdiği, Dairemizce yeterli görülmese dahi mahkemece tespit bilirkişi raporu yeterli görülerek bu rapora göre hüküm oluşturulduğundan alacak likid değildir. Bu sebeple koşulları oluşmayan icra inkâr tazminatı isteminin reddi yerine kabulü de usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, davada sadece asıl alacak üzerinden itirazın iptâli istendiği halde talep aşılarak işlemiş faizi de kapsayacak şekilde itirazın iptâline karar verilmesi de yerinde görülmemiştir.
Kararın belirtilen sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 04.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.