Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2013/2057 E. 2014/1677 K. 10.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2057
KARAR NO : 2014/1677
KARAR TARİHİ : 10.03.2014

Mahkemesi : Zonguldak 2. Asliye Hukuk Hakimliği
Tarihi : 06.11.2012
Numarası : 2008/241-2012/345

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili ile davalı A.. Y.. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, sözleşmenin ifası sırasında vefat eden yüklenici mirasçılarınca açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davalı iş sahibi yönünden davanın reddine, diğer davalı yüklenici yönünden kısmen kabulüne dair verilen karar davacılar ve davalı yüklenici vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 11.03.2008 günlü bozma ilâmında, taraflar arasındaki hukukî ilişkinin hizmet sözleşmesi olmayıp, eser sözleşmesi olduğundan uygulanması gereken hükümlerin 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun eser sözleşmesine ilişkin olan 355 ve devamı maddeleri ile Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri olduğu, yine dava konusu olayla ilgili olarak davalılar hakkında açılan ceza davasının akıbetinin araştırılması gerektiği, eldeki davada Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerine göre rapor alınarak davalılara kusur izafe edilmese dahi, kesinleşmiş ceza mahkemesi kararı ile davalıların eylemlerinin haksız eylem olarak kabul edilip hukuka aykırılığın varlığının tesbit edilmiş olması halinde tarafların durumlarına göre davacılar yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gereğine değinilmiştir. Mahkemece Dairemizin bozma ilâmına uyulmasına karar verildikten sonra seçilen bilirkişi heyetinden rapor alınmış, ceza mahkemesindeki dosyanın sonucu araştırılmış ve bozmadan sonra alınan rapor ile birlikte değerlendirilerek hüküm oluşturulmuştur.
Düzce Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12.12.2006 tarih ve 2006/163 Esas ve 2006/339 Karar sayılı kararında; davacıların murisi müteveffanın termosifonu kullanmaması, kendi şahsi güvenliğini sağlama açısından dikkatli ve tedbirli davranması gerekirken muhtemel tehlikeyi idrak edemeyerek işçi sağlığı ve iş güvenliği kaidelerine riayet etmemesi sebebiyle 2/8 oranında, iş sahibi Ö.. G..’in de işyerinde düzenli iş disiplinine uygun bir çalışma yapılmaması, elektrik tesisat işleri tamamlanmadan diğer ustaların işyerinde çalıştırılması, inşaata güvenlikli elektrik alındıktan sonra marangozların çalıştırılmaması, ayrıca prizsiz termosifonun işçilere kullandırılması nedenleriyle 3/8 oranında, elektrik tesisatının tadilatından sorumlu kişi olan A.. Y..’ın da evde ustaların elektrik kullanıldığının, tesisatın topraklamasının olmadığının farkında olup öncelikle tesisatın topraklamasını sağlamaması ve diğer işçileri bu konuda uyarmaması nedeniyle 3/8 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Ceza mahkemesinin mahkumiyete ilişkin son kararı; Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesi’nin 20.07.2011 Tarih ve 2011/1097 Esas-2011/584 Karar sayılı kararı ile Sanık Ö.F.’un yüzüne karşı verilen 12.12.2006 tarihli karar temyiz edilmeden kesinleştiğinden sanık hakkında yeniden kurulan 14.05.2009 tarihli karar hukuken geçersiz kabul edilerek, inceleme dışı bırakılmış, Sanık Adem yönünden ise, isnat edilen ve daha ağır bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan eyleminin 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık zamanaşımı inceleme tarihinden önce gerçekleşmiş olmakla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesi gereğince kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir. Bu durumda davalı Ö. F. hakkındaki ilk mahkumiyet hükmü temyiz edilmemesi nedeni ile kesinleşmiştir.
Bozma sonrası alınan bilirkişi raporunda ise, davalı iş sahibi ile yükleniciler arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesi olduğu, yüklenicilerin iş sahibine karşı bağımsız olduklarından iş sahibine olayda kusur izafe edilemeyeceği, davalı A.. Y..’ın binanın elektrik tesisatında tadilat çalışmalarına başlamadan önce elektriği kesmemesi, böylece diğer çalışanların henüz tadilatı tamamlanmamış elektrik tesisatındaki akımdan doğabilecek tehlikelere maruz bırakması nedeniyle %50 , davacıların murisi Marangoz-Mobilyacı müteveffa M. Ü.’in ise, yaşı ve iştigal alanı itibariyle tecrübeli bir sanatkâr olarak henüz hizmete hazır hale gelmemiş durumdayken şofbeni çalıştırmaya kalkması nedeniyle %50 kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
Uyulan bozma ilâmında da açıklandığı üzere taraflar arasındaki hukukî ilişki eser sözleşmesi olduğundan uygulanması gereken hükümler Borçlar Kanunu’nun eser sözleşmesine ilişkin olan 355 ve devamı maddeleri ile Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri olup, Mahkemece alınan bilirkişi raporunda belirlenen kusur durumu ve oranları, olayın oluşuna, yukarıda açıklanan eser sözleşmesi ve Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri ile ceza mahkemesi kararının içeriği ve kabul şekline uygun olmayıp, herhangi bir tazminat hesaplaması da yapmadığından hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli değildir. Bunun yanısıra Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi hükmü gereğince, ceza mahkemesinin belirlediği kusur oranı ve beraat kararı ile hukuk hakimi bağlı değilse de, verilen mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını değerlendirmede hukuk hakimini bağlar. Düzce Ağır Ceza Mahkemesi’nin davalı iş sahibi Ö.. G.. yönünden verdiği 12.12.2006 tarih ve 2006/163 Esas ve 2006/339 Karar sayılı mahkumiyet kararı Yargıtay Yüksek 12. Ceza Dairesi’nin 20.07.2011 Tarih ve 2011/1097 Esas-2011/584 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi kesinleştiğinden ceza mahkemesinin sübutu ile bağlı olan hukuk mahkemesinin hakkaniyete uygun bir tazminata hükmetmesi gerekir.
Mahkemece yapılacak iş, oluşturulacak uzman bilirkişi heyetinden yukarıda açıklanan hükümler gözönünde bulundurularak kusur ve tazminat miktarını belirleyen rapor almak, davalı iş sahibine kusur izafe edilmese dahi kesinleşmiş ceza mahkemesi kararı ile davalıların eylemlerinin haksız eylem olarak kabul edilip hukuka aykırılığın varlığının tesbit edilmiş olması dikkate alınarak Dairemizin bozma ilâmında da belirtildiği gibi tarafların durumlarına göre davacılar yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmetmekten ibarettir.
Karar yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden davacılar ile davalı A.. Y..’a geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 10.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.