Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2011/3309 E. 2012/626 K. 06.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/3309
KARAR NO : 2012/626
KARAR TARİHİ : 06.02.2012

Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davada; gecikme tazminatı ile ödenmeyen emlak vergilerinin tahsili istenmiş, mahkemece, yapılan ıslah işlemi de nazara alınarak kısmen kabule dair verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Bir kısım davacılar murisi ve arsa sahiplerinden … ile yüklenici … arasında düzenlenen 21.12.1995 günlü Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Suretiyle Daire Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde, 23 parsel sayılı taşınmaz üzerine 3 bloktan oluşacak bir inşaat yapılması, %45’inin arsa sahibine ait olması, inşaatın başlamasından bitimine kadar her türlü vergiden yüklenicinin sorumlu olması, inşaatın sözleşme tarihinden itibaren 48 ay içinde teslim edilmesi, aksi takdirde gecikilen her ay için arsa sahibine 50,00 TL kira bedeli ödenmesi kararlaştırılmış, yine aynı mahiyetteki 15.04.1996 günlü sözleşmeyle de, 22 parsel sayılı taşınmazda 5 blokluk arsa payı karşılığı inşaat yapılmak üzere davacılardan arsa sahibi … ile yüklenici … arasında anlaşma sağlanmış, bu ikinci sözleşmede ise inşaatın sözleşme tarihinden itibaren 48 ay içinde bitirilmemesi halinde arsa sahibine gecikilen her ay için daire başına rayiç değerde kira ödeneceği ve yine inşaat süresince her tür vergiden yüklenicinin sorumlu olacağı kabul edilmiş, bunun yanında 22 parsel sayılı taşınmazdaki, bir kısmı da mevcut davada davacı olarak yer alan diğer hissedarlar ile yüklenici … arasında yapılan 27.02.1996 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde ise, 15.04.1996 tarihli sözleşmedeki hükümler benimsenmiştir. 21.12.1995 günlü sözleşmeye konu 23 parsel sayılı taşınmaz, bilahare yapılan ifraz işlemi sonucu 32 numaralı parsele dönüşmüştür.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi kurulu rapor ve ek raporlarına göre 22 parselde 46 dairelik, 32 parselde ise 32 dairelik inşaatların yapıldığı, sözleşmelerdeki paylaşım oranlarına göre arsa sahiplerine; 22 parselden 21 adet, 32 parselden de 14 daire isabet ettiği, inşaatın halen tamamlanmadığı tesbit edilmiştir.
Bu durumda davacı arsa sahiplerinin kendilerine düşen pay kadarı ile gecikme tazminatı talep etmekte haklı oldukları ortadadır. Ne var ki hüküm altına alınacak tazminat tutarının hesabında, her bir davacı arsa sahibinin tabi olduğu sözleşme hükümlerinin dikkate alınmasında zorunluluk bulunmaktadır. Nitekim teslimde gecikme halinde yüklenicinin arsa sahiplerine ödeyeceği tazminat tutarı, 21.12.1995 günlü sözleşmede günlük 50,00 TL kira olarak maktu şekilde belirlenmişken, 27.02.1996 ve 14.04.1996 günlü sözleşmelerde ise rayiçler üzerinden kira ödenmesi kararlaştırılmıştır. Hâl böyle iken, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporlarında bu esas gözetilmeden gecikme tazminatı hesabının tümünün gecikilen süreye göre sadece gecikilen dönemdeki rayiç kira bedelleri üzerinden yapıldığı görülmüştür.
Bu durumda mahkemece bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak, 15.04.1996 ve 27.02.1996 tarihli sözleşmelere konu 22 parsel üzerine yapılan inşaat yönünden gecikilen süreye göre rayiç kira bedelleri üzerinden gecikme tazminatı hesabı yaptırılmalı ve davacı arsa sahiplerinin paylarına göre talep edebilecekleri miktar bulunmalıdır. Ancak 21.12.1995 günlü sözleşmede maktu 50,00 TL aylık gecikme tazminatı ödeneceği kararlaştırılmış olmakla, 32 parsel üzerine yapılan inşaattan davacı arsa sahiplerine isabet edecek gecikme tazminatının hesabında farklı bir yöntem izlenmelidir. Gerçekten de kural olarak ve ahde vefa ilkesi gereği, gecikme halinde yüklenicinin sözleşmede kararlaştırılan maktu tazminat tutarı ile sorumlu tutulması gerekir. Ne var ki; gecikmenin uzun süre devam etmesi halinde, arsa sahibinin bu miktarla bağlı kabul edilmesi gecikme tazminatının getiriliş amacına ve hakkaniyete aykırı olduğu gibi, buna aykırı savunmalar da iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz ve hukuk tarafından da korunamaz. O itibarla sözleşmedeki maktu tazminatın ne kadar bir süreyle tarafları bağlayacağı konusu; sözleşmedeki teslim süresi, gecikilen sürenin uzunluğu, öngörülen tazminat miktarı, geçen süre içinde gerçekleşen enflasyon, fiyat artışları, döviz fiyatları ve faiz oranlarındaki artış ve eksilişler ve rayiçlere göre istenebilecek miktar ile maktu tazminatın ödenmeye devam edilmesi halinde arsa sahibinin elde edeceği miktarlar da göz önünde tutulmak suretiyle bu konuda bilirkişi görüşünden de yararlanılarak, sözleşmedeki miktarın en az 1 yıl süreyle mutlak bağlayıcı olacağı ve maktuen belirlenen miktar ile rayiçlere göre saptanacak miktar arasında en az bir misli fark bulunması gerektiği de dikkate alınarak hakkaniyete uygun biçimde hakim tarafından takdir edilmeli ve yüklenici bu süre için maktu tazminatla sorumlu tutulmalıdır. Hakim tarafından belirlenen makul süreden sonraki gecikme tazminatı miktarının da; taşınmazın mevkii, konumu, ülkenin ve inşaatın yapıldığı yerin sosyo ekonomik koşulları da göz önünde tutulmak suretiyle ve sözleşmede kararlaştırılmış gecikme tazminatı yokmuş gibi, en az mahalli piyasa rayiçlerine göre bilirkişi kuruluna hesaplattırılmalı ve toplamları üzerinden bir hükme varılmalıdır.
Davacıların ödenmeyen emlak vergilerinin tahsiline ilişkin talebine gelince; mahkemece yazılan ve dava tarihi itibariyle davacıların emlak borçlarının bildirilmesi istemli 20.10.2010 tarihli yazıya Mudanya Belediyesince cevaben gönderilen 05.11.2010 günlü yazı
ekindeki belgelere göre, davacıların tahakkuk eden toplam emlak vergisi borcu 27.208,33 TL olarak bildirilmişken, bu tutara kimin tarafından ödendiği araştırılmaksızın 3.687,88 TL ödenen verginin de katılarak toplam 30.896,21 TL üzerinden eksik inceleme ile kabule karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Son olarak da, dava kısmen kabul edildiği halde reddedilen miktar üzerinden yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekâlet ücretine hükmedilmemesi kabule göre usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Değinilen sebeplerle karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA
, fazla alınan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 06.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.