Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2010/7053 E. 2012/586 K. 03.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/7053
KARAR NO : 2012/586
KARAR TARİHİ : 03.02.2012

Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat… ile davalı vekili Avukat … geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesine dayalı bakiye alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vâki itirazın iptâline ilişkindir. Davalılar, sözleşmenin varlığını inkâr etmişler, davacının alacağına dayanak gösterdiği belgenin kendilerinin hulûs ve saffetinden yararlanarak ruhsat alımında kullanılacağı gerekçesiyle boş kağıda imzalatılarak alındığını, kaldı ki inşaatın da yarım bırakıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, yaptırılan bilirkişi incelenmesine göre davacının inşa ettiği binanın yapım tarihi olan 2007 yılı itibariyle 28.000,00 TL bedelle yapılabileceğinin anlaşılmasına göre davacının 100.000,00 TL istemde bulunmasının yaklaşık dört kata yakın fark yaratması nedeniyle büyük oransızlık bulunduğundan ve bu nedenle ticari teammüllere aykırı anlaşma olup, davalıların tecrübesizliği ile BK’nın 21. maddesi uyarınca aşırı yararlanma sözkonusu olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan tarihsiz protokolde, evin toplam 100.000,00 TL+KDV bedelle yapımının kararlaştırıldığı, tamamlanmış olarak sahiplerine teslim edildiği, yapılan ödemelerin mahsubundan sonra kalan 37.800,00 TL + KDV borcun 31.12.2007 tarihine kadar taksitler halinde ödeneceği kararlaştırılmıştır. Davalılar bu belgenin boş kağıda imzaları alınmak suretiyle sonradan doldurulduğunu 12.06.2009 tarihinde davaya verdikleri cevap dilekçelerinde ileri sürmüşlerdir. Gerek protokolde gerekse yine taraflar arasında imzalanan hesap dökümüne ilişkin tarihsiz belgede, ödemelerin 26.03.2007 tarihinde başladığı anlaşılmaktadır. Anlaşmanın bu tarihten itibaren yapıldığı gözetildiğinde cevap
dilekçesinin tarihi itibariyle BK’nın 21. maddesi hükmünce 1 yıllık hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçirilmiş olduğu ortadadır. Bu nedenle davalıların hak düşürücü süre geçtikten sonra ileri sürdükleri gabin iddiasının dinlenmesi mümkün değildir. Ne var ki, davalılar boş kağıda imza atılmak suretiyle sonradan doldurulduğunu savunduklarına göre ve cevap dilekçelerinde “vs. delil” demek suretiyle yemin deliline de dayandıkları kabul edileceğinden davalılara yemin teklif etme hakları olduğu hatırlatılmalı ve sonucuna uygun hüküm kurulmalıdır.
Bu hususlar üzerinde durulmadan ve hukukî değerlendirmede yanılgıya düşülerek verilen karar, usul ve yasaya aykırı olmuş, bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 900,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 03.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.