YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/6043
KARAR NO : 2011/5228
KARAR TARİHİ : 20.09.2011
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, davalı tarafından girişilen icra takibinde kesinleşmemiş mahkeme kararı uyarınca yapılmak zorunda kalınan ödemelerin takip dayanağı ilâmın Yargıtay tarafından bozulması ve bozmaya uyularak davanın reddine karar verilip kesinleşmesi üzerine istirdadı istemiyle davacı tarafından başlatılan ilâmsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptâli ile takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-İcra takip talebinde asıl alacak yanında, ödeme tarihi ile icra takip tarihi arası için hesaplanan temerrüt faizi alacağı da talep edilmiş, mahkemece takip öncesi döneme ait temerrüt faizi alacağı yönünden de itirazın ipâli ile takibin devamına karar verilmiştir. Mahkemece faize başlangıç olarak ödemenin yapıldığı 12.12.2005 tarihi esas alınmış ise de, davalının alacağı ilâma dayalı olduğundan davalıyı kötüniyetli müktesip olarak kabul etmek ve ödeme tarihinden itibaren faizle sorumlu tutmak mümkün değildir.
BK’nın 103. maddesinde para borçlarının ödenmesinde temerrüde düşen borçlunun alacaklısına temerrüt faizi ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Bu maddeye göre faizin başlangıç tarihi borçlunun temerrüde düştüğü tarihtir. Borçlu temerrüdünün şartları ise BK’nın 101. maddesinde düzenlenmiştir. BK’nın 101/I. maddesine göre temerrüdün meydana gelmesi için alacağın muaccel olması ve ihtarla talep edilmesi gerekir. Bu durumda temerrüt ihtarla tanınan sürenin sona erdiği tarihte oluşur. BK’nın 101/II. maddesine göre ise temerrüt; taraflarca müttefikan tayin edilen ifa gününün (vadenin) hitamında, taraflardan birine ifa gününü (vadeyi) belirleme hakkının tanındığı hallerde ise bildirilen ifa tarihinin hitamında oluşur.
Somut olayda; davacının alacağı, davalının açmış olduğu itirazın iptâli davasının reddine dair kararın kesinleştiği 10.03.2008 tarihinde muaccel hale gelmiş ve Bursa 6. Noterliği’nden keşide edilen 13.05.2008 tarih 05817 sayılı ihtarnamenin tebliğ edildiği 02.06.2008 tarihine tanınan 3 günlük süresinin eklenmesiyle 05.06.2008 tarihinde temerrüt gerçekleşmiştir. İcra takibi de aynı tarihte başladığından davacı takip öncesi temerrüt faizi alacağına hak kazanamamıştır. Bu durumda mahkemece yalnızca asıl alacak yönünden itirazın iptâline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına ve %40 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, temerrüt tarihinin belirlenmesinde hataya düşülerek takip öncesi döneme ait temerrüt faizi alacağı yönünden de itirazın iptâline karar verilmesi doğru olmamıştır.
Kabul bakımından ise; İİK’nın 67/II. maddesi uyarınca hüküm altına alınan icra inkâr tazminatının yalnızca asıl alacak üzerinden hesaplanması gerekirken, hüküm altına alınan asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı üzerinden hesaplanması yasaya uygun bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulüyle kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 20.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.