Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2010/3833 E. 2011/5120 K. 16.09.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/3833
KARAR NO : 2011/5120
KARAR TARİHİ : 16.09.2011

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, Borçlar Yasası’nın 355 ve devamı maddelerinde tanımlanan … sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağın tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptâli, takibin devamı ve %40 icra inkâr giderimi istemine ilişkindir.
Yerel mahkemede görülen davanın yapılan açık yargılaması sonucunda verilen kesin süreye ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 163’ncü maddesinde biri yasal öteki yargıç tarafından tanınan iki türlü sürenin varlığı kabul edilmiş ve bu sürelere uyulmayan hallerde karşılaşılacak sonuç açıklanmıştır.
Yukarıda sözü edilen maddeye göre yasal süre veya yargıç tarafından tanınan süre içinde yapılması gereken işlem ilgili tarafça yapılmazsa hakkın düşeceği kabul edilmiştir.
Yasal süre içinde yapılması gereken şeyin ne olduğu yasalarda yazılmış ve gösterilmiştir. Yargıcın tanıdığı süre içinde yapılması istenilen işlemin ne olduğu ise yargıcın bu yöne ilişkin bulunan ara kararında her halde açıklanmış olmalıdır. Yargıcın süreye ilişkin ara kararının tereddüt uyandırmayacak, yorumu zorunlu kılmayacak, yanlış anlamayı önleyecek, ilgili tarafından kolaylıkla anlaşılacak derecede açık, sade ve sınırlı olması gereklidir. Daha açığı yargıcın kesin süreye ilişkin ara kararında ilgili tarafın yapması gerekli görülen işler, sade bir dil kullanılarak kolayca anlaşılabilir biçimde birer birer ve açıkca gösterilmiş ve anlatılmış olmalıdır.
Dava konusu somut olayda 24.07.2009 tarihli oturumda bilirkişi raporunun sonuç kısmında da belirtildiği şekilde fatura ve sevk irsaliyelerinde dava konusu faturalara ait malların davalıya teslim ve faturaların tebliğ edildiği konusunda davacı vekiline bu konuda delillerini dosyaya sunması için 20 günlük kesin süre verilmesine, 20 günlük süre içinde sunmadığı takdirde davalıya yemin sunma hakkının hatırlatılmasına şeklinde ara kararı oluşturulmuş, 11.11.2009 tarihli oturumda ise anılan ara kararının kesin süreye rağmen yerine getirilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa yukarıda öngörülen yönleri kapsayan kesin süreden sözedilebilmesi için ara kararında taraflarca yapılması gereken işler ayrıntılı bir şekilde belirlendikten sonra ara kararının yerine getirilememesi durumunda ne gibi işlem yapılacağının da taraflara yöntemince anlatılması gerekir. Açıklanan olgular gözden uzak tutularak HUMK’nın 163. maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamış, kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 16.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.