YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/3119
KARAR NO : 2011/3076
KARAR TARİHİ : 24.05.2011
Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, ceza koşulu alacağının tahsili istemiyle açılmış; mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle yanlar arasındaki 27.06.2005 tarihli, 1185 yevmiye numaralı ve Alanya 4. Noterliğince doğrudan düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin XIII. maddesinde düzenlenen ve niteliğince Borçlar Kanunu’nun 158/II. maddesi hükmü gereğince ifaya ekli ceza niteliğindeki ceza koşulu alacağının tahsiline karar verilmiş olmasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Yanlar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin XIII. maddesi hükmünde, Borçlar Kanunu’nun 158/II. maddesinde tanımlanan “ifaya ekli ceza koşulu” düzenlenmiştir. HUMK’nın 75 ve 76. maddeleri hükümleri ile 04.06.1958 tarih ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, maddi olayları açıklama görevi taraflara; maddi olayın nitelendirilmesi ve uygulanması gereken yasa hükümlerinin belirlenerek uygulanması hakime ait bir görevdir.
Dava dilekçesi sözleşme kapsamı ve tarafların açıklamaları birlikte değerlendirildiğinde; yüklenicinin davacıya ait dört adet bağımsız bölümün davacıya tesliminde borçlu temerrüdüne düşmesi sebebiyle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin XIII. maddesinde, her bağımsız bölüm için ayrı ayrı aylık 500,00 Euro olarak kararlaştırılan ifaya ekli ceza niteliğindeki alacağın tahsilinin istendiği sonucuna varılmaktadır. O halde; mahkemece, doğru olarak hesaplanan ve davada istenen 20.000,00 Euronun Borçlar Kanunu’nun değişik 83/II. maddesi gereğince ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken; hüküm fıkrasında yabancı para tutarı ile Türk Lirası karşılığının gösterilmesi ve yabancı paraya reeskont faizi uygulanması HUMK’nın 388 ve 389. maddeleri hükümlerine aykırı olmuştur. Kararın bu sebeple bozulması gerekirken; mahkemece düşülen bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HUMK’nın 438/VII. maddesi gereğince kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte belirtilen nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan sebeplerle kararın hüküm fıkrasının “20.000 Euronun (38.900,00 TL) ödeme tarihindeki en yüksek TL karşılığının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” içerikli ikinci paragrafının hüküm fıkrasından çıkarılmasına ve yerine “20.000,00 Euronun dava tarihinden itibaren geçerli olmak ve değişen oranlar da gözetilmek suretiyle 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarının Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına ve kararın değiştirilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 24.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.