Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2010/2880 E. 2010/3741 K. 29.06.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/2880
KARAR NO : 2010/3741
KARAR TARİHİ : 29.06.2010

Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği

Yukarıda tarih ve sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat … ile davalı … vekili Avukat … …. Davalı … vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, muvazaa nedeniyle tapu iptâli tescil istemiyle açılmış, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili müvekkilinin davalı … hakkında iki ayrı dava açtığını, lehine kararlar verildiğini, ancak davalı … adına kayıtlı taşınır ve taşınmaz bulunamaması nedeniyle alacağını tahsil edemediğini, davalı …’ın dava konusu taşınmazları karısı …’a tapuda devrettiğini, bu devrin muvazaalı olduğunu, alacağını tahsil etmesine engel olmak amacıyla yapıldığını belirterek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptâli ile davalı … adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir.
Mahkemece …’ın karısı …’tan boşandığı, dava konusu taşınmazları çocuklarına bakması için boşandığı karısına tapuda devrettiği, muvazaanın sözkonusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairemizin 16.03.2007 günlü bozma ilâmına uyulması sonucu yapılan yargılama sırasında dinlenen davalı tanıkları … ve … dava konusu taşınmazları boşanmaları sırasında …’ın karısı …’a verdiğini, davalıların halen ayrı yaşadıklarını beyan etmişlerdir.
Davalı tarafın şikayeti üzerine Tekirdağ 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/308 Esas sayılı dosyasıyla … ve … haklarında yalan tanıklıktan kamu davası açıldığı, bu davanın halen derdest olduğu belirlenmiştir. Bu dosyanın yargılaması sırasında savunması alınan … yalan tanıklık yapmadığını, ifadesinin doğru olduğunu, ancak …’la …’nin daha sonra birlikte yaşamaya başladıklarını beyan etmiştir. Diğer sanık …’in adresi henüz tespit edilemediğinden savunmasının alınamadığı görülmüştür. Bu dosyada tanık olarak dinlenen … da, … ile boşandığı karısı …’nin birlikte yaşadıklarını beyan etmiştir.

Dosya içerisine getirtilen Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2009/197 Esas 2009/230 Karar sayılı dava dosyası içerisindeki … (…)’ın 14.08.2008 tarihli oturumda tanık olarak alınan beyanında, … ile boşandıktan sonra da birlikte yaşamaya devam ettiklerini bildirdiği görülmüştür. Ayrıca bu dosyada dinlenen diğer tanıkların beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda da, …’ın … (…)’ın boşandıktan sonra da birlikte yaşadıkları sonucuna varılmıştır.
Davacının davalı …’tan olan ve mahkeme kararına dayalı alacaklarını tahsil edemediği ihtilâf konusu değildir. Davacı tarafın taşınmaz devirlerinin muvazaalı olduğu iddiası mahkemece kabul edilmemiş, dava konusu taşınmazları …’ın boşanma sonucu çocuklarına bakması için karısı …’ye verdiği, muvazaalı işlem olmadığı gerekçesine dayanmıştır. Davalı …’nin dava konusu taşınmazları …’tan para vererek satın aldığına ilişkin bir savunması bulunmamaktadır. Gerek Tekirdağ 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/308 Esas sayılı dosyasındaki … ve …’ın beyanları, gerekse Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/197 Esas 2009/230 Karar sayılı dava dosyasındaki tanık beyanlarıyla …’ın açık beyanından, … ile karısı …’nin boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda yalan tanıklıkla ilgili davanın sonuçlanmasının beklenmesine dahi gerek görülmemiştir. Davalı …’nin taşınmazları satın aldığına ilişkin bir savunmasının bulunmaması ve …’ın karısı …’nin boşandıktan sonra birlikte yaşadıklarının anlaşılması karşısında, mahkemenin red gerekçesinde isabet görülmemiştir.
Dosyada toplanan tüm delillere göre …’ın boşandığı ancak birlikte yaşamaya devam ettiği …’ye taşınmaz devirlerinin davacının kesinleşen alacaklarını ödememek amacı taşıdığı ve muvazaalı olduğu anlaşıldığına göre, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yapılacak iş, … tarafından … (…)’a yapılan devirlerin muvazaalı olduğu anlaşılmakla, davacının alacağını karşılayacak miktarda taşınmazın haciz ve satışına karar verilmesinden ibarettir (İcra ve İflas Kanunu’nun 283. maddesine kıyasen uygulanmak suretiyle).
Kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 625,00 TL vekâlet ücretinin davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davacıya verilmesine, fazla alınan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 29.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.