Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2009/48 E. 2009/7001 K. 22.12.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/48
KARAR NO : 2009/7001
KARAR TARİHİ : 22.12.2009

Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, yanlar arasındaki eser sözleşmesine dayalı olarak açılmış olup; ödenmediği ileri sürülen 50.496,21 TL alacağın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve ıslah dilekçesi de gözetilerek 61.324,00 TL’nin temerrüd tarihi olan 25.06.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte kooperatiften tahsiline karar verilmiş ve verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalı kooperatif yönetimi arasında Mart 2005 tarihinde imzalanan yazılı sözleşme gereğince, davalının (32) meskenlik inşaatına kapı ve pencere doğramalarını yapıp teslim ettiğini, bu işten ötürü bakiye 49.250,00 TL tutarındaki alacağının ödenmediğini; ayrıca, bir adet örnek meskenin taban tahtalarının imalâtının davacı tarafından yapıldığını ve 1.100,00 TL iş bedelinin de tahsil edilemediğini davalı yönetimin istemesi üzerine davalıya verilen (3) adet mastarlık kereste bedeli olan 100,00 TL’nin de ödenmediğini ileri sürerek, toplam 50.496,21 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davacı vekili 13.03.2008 tarihinde harcını da yatırmak suretiyle dava konusu alacağı 10.874,79 TL artırmak suretiyle 61.324,00 TL’nin tahsilini talep etmiştir.
Davada, Mart 2005 tarihli yazılı sözleşmeye dayanılmış ve sözleşmenin davalı kooperatifte olduğu ve bir suretinin davacıya verilmediğini davacı taraf bildirmiş olmasına ve davalı kooperatifçe düzenlenen 01.06.2006 tarihli ve 371 numaralı tahsilat makbuzunda yanlar arasındaki yazılı sözleşmeden sözedilmiş olduğu halde mahkemece, sözleşmenin sunulması için yargısal işlemler yapılmamıştır. Oysa, HUMK’nın 326, 330 ve 331 maddeleri hükümleri gereğince, yanlar arasında yapıldığı ileri sürülen yazılı sözleşmenin sunulması için yargısal işlemin mahkemece yapılması zorunludur. Çünkü, yanlar arasında yazılı sözleşme yapılmış ise, sözleşmeden doğan uyuşmazlığın çözümünde, sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu hukuksal nedenle, mahkemenin açıklanan hususlarda yargılama işlemlerini yapmadan ve yanlar arasında yazılı sözleşme yapılıp yapılmadığının soruşturulup saptamadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Diğer yandan, davacı yüklenicinin oğlu …’in ortaklığının kooperatifçe kabul edildiği ve onun ortaklık borçlarının davacı yüklenicinin hakettiği iş bedelinden ödeneceğinin yanlarca kararlaştırılmış olduğu çekişmesizdir. Ancak, …’in kooperatif ortağı olup olmadığı hususunun bildirilmesi için yapılan başvurunun davalı tarafından cevapsız bırakıldığını davacı ileri sürerek hakettiği iş bedelinden kooperatif ortaklığı sebebiyle oğlunun borcunun mahsup edilmemesi gerektiği iddiasıyla varlığını ileri sürdüğü alacağının tamamının tahsilini dava etmiştir. Nevar ki, kooperatif tarafından dosya kapsamına sunulan 01.06.2006 tarihli ve 371 numaralı tahsilat makbuzunda; …’in kooperatif ortağı olduğu ve 16.770,00 YTL (TL) tutarında borcunun bulunduğu açıklanmıştır. Yapı kooperatifi ortağının, ortaklıktan çıkması ya da çıkarılması halinde, ödediklerinin iadesi, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17. maddesi ve kooperatifin ana sözleşmesi hükümleri çerçevesinde gerçekleşir. Ancak, ortaklığı sona eren kimsenin yerine yeni ortak alınması halinde eski ortağın ödemesinin derhal iade edilmesi gerekir (Y.11.H.D. 27.10.2008 tarih, 2007/8509 Esas ve 2008/11852 Sayılı kararı).
Yüklenici davacı, iş sahibi davalıya Konya 4. Noterliği aracılıyla gönderip tebliğ olunan 12.06.2006 tarihli ihtarnamesinde alacaklarının tutarını ve mahsup edilen alacakları gösterilmek suretiyle toplam 34.750,00 TL alacaklı olduğunu bildirmiştir. Mahkemece davacının sözü edilen ihtarnamede yaptığı açıklamalar da değerlendirilmemiştir. Diğer yandan, davalı kooperatif tarafından iş bedeline mahsuben 17.025,00 TL’nin ödenmiş olduğu hususunda da yanlar arasında uyuşmazlık yoktur.
Az yukarıda da açıklandığı gibi; yanlar arasında yazılı sözleşmenin yapıldığının kanıtlanması durumunda, uyuşmazlığın çözümünde ve dolayısıyla iş bedelinin belirlenmesinde sözleşme hükümleri uygulanacaktır. Yanlar arasında yazılı sözleşmenin yapılmamış olduğunun tespiti halinde ise; davacı tarafından yapılıp teslim edilen istenebilir iş bedelinin tutarı Borçlar Kanunu’nun 366. maddesi hükmü gereğince, işin yapıldığı zamandaki serbest piyasa rayiçlerine göre bilirkişi aracılığıyla yaptırılacak inceleme sonucu mahkemece belirlenir. Mahkemece, iş bedelinin dava tarihi itibariyle belirlenmiş olduğunu bildiren bilirkişi kurulu raporunun hükme dayanak alınması açıklanan hukuksal sebeplerle doğru olmamıştır.
Davacı yüklenicinin oğlunun kooperatife olan borçlarının davacının hakettiği iş bedelinden mahsup edilmesinin yanlarca kararlaştırılmış olması, Borçlar Kanunu’nun 173. maddesi gereğince, “borcun nakli” niteliğinde olup; böylece kooperatife olan ortaklık borcunun ödenmesini davacı yüklenmiş ve davalı iş sahibi kooperatifçe de Mevlüt’ün ortaklık borcunun yüklenilmesine onay verilmiştir.
Yukarıda özetle açıklanan hukuksal sebeplerle, mahkemece yapılacak iş şu olmalıdır; öncelikle davacının hakettiği iş bedelinin belirlenmesi ve davacıya yapılan ödemelerin mahsubundan sonra, davacının oğlunun davalı kooperatife ortaklık borcunun miktarı da belirlenerek, ortaklıktan çıkmış ya da çıkarılmış ise ödenen tutarın derhal iadesini gerektiren koşulların oluşup oluşmadığının saptanması; iadesi gerekmiyor ise davacı alacağından mahsubunun yapılması gerektiğinin gözetilmesi, iadesi gerekiyor ise tahsilinin gerektiğinin düşünülmesi ve varılacak sonuca göre uyuşmazlık çözüme bağlanmalıdır.
Somut olayda ıslah harcı, 13.03.2008 tarihinde yatırılmış olduğu halde, davası kabul edilen tüm alacak için 25.06.2006 tarihinden itibaren yasal temerrüd faizi uygulanması ve ihtarla istenen miktarın da gözetilmemesi de kabul şekli bakımından doğru olmamıştır.
Açıklanan sebeplerle karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davalı yararına BOZULMASINA, fazla alınan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 22.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.