Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2008/810 E. 2009/567 K. 05.02.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/810
KARAR NO : 2009/567
KARAR TARİHİ : 05.02.2009

Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, İİK’nın 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, icra takibine takip borçlusu davalının vâki itirazının iptâli istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Bakırköy 5. İcra Müdürlüğü’nün 2004/6494 takip sayılı dosyası kapsamında; davacı takip alacaklısı şirket tarafından adi takip yoluyla davalı şirket hakkında başlatılan icra takibine 32 adet faturanın dayanak alındığı ve 28.089.294.600 TL (28.089.29TL) alacağın tahsilinin istendiği ve takip borçlusu davalının, süresindeki itirazı sonucu İİK’nın 62. maddesi gereğince takibin durduğu anlaşıldığı gibi; itirazın iptâli davasının da bir yıllık süresi içinde açılmış olduğu tespit olunmuştur.
Davalı ile davacı arasında davalıya ait kumaşların boyanmasına ilişkin “sözlü” sözleşme yapıldığı çekişmesizdir. Yanlar arasındaki sözleşme, Borçlar Kanunu’nun 355. maddesi gereğince bir “eser” sözleşmesi olup; davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Takip ve davaya dayanak alınan kumaşların davacı yüklenici tarafından boyandıktan sonra davalı şirkete teslim edildiği, tarafların kabulündedir. Uyuşmazlık iş bedeli istenen kumaşların ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise bedelin istenip istenemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Ayıp, bir malda ya da eserde yasa ve sözleşme hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması, ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Yüklenicinin, iş sahibine olan borçlara aykırı olarak imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; açık ayıplarda Borçlar Kanunu’nun 359.; gizli ayıplarda 362. maddelerinin hükme uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, aynı Kanunu’nun 360. maddesinde tanınan hakları iş sahibi kullanabilir. Eserin tesliminden sonra iş sahibi, işlerin olağan gidişine göre imkân bulur bulmaz eseri muayene etmek ve bozukluğu varsa derhal yükleniciye bildirmek zorundadır. Tersi durumda yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulmuş olur. Ancak, kasten sakladığı bozukluklarla, usulüne uygun yapılan gözden geçirmede fark edilmeyecek ayıplarda yüklenicinin sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan bozukluğu görülmemişse ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi öğrenir öğrenmez yükleniciye derhal bildirmek zorundadır.
Borçlar Kanunu’nun 360. maddesi gereğince eser iş sahibinin kullanamayacağı nısfet kurallarına göre kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ise veya sözleşmeye önemli ölçüde aykırı olursa; iş-eser sahibi, bu eseri kabulden kaçınabilir. Eserdeki ayıp veya sözleşmeye aykırılık belirtilen ölçüde önemli değilse eser sahibi eserin değerindeki eksiklik arasında iş bedelinin indirilmesini isteyebilir. Eğer kusurların giderilmesi büyük harcamaları gerektirmiyorsa iş sahibi ayıpların giderim bedelini talep edebilir. Ancak, Borçlar Kanunu’nun 360. maddesinde öngörülen hakların eser iş sahibi tarafından kullanılabilmesi yahut mahkemece tanınabilmesi için öncelikle, ilgisine göre aynı Kanunun 359 ve 362. maddeleri hükümlerinde öngörülen süresi içinde yükleniciye ayıp ihbarında bulunulması ve ayıpların niteliği ve derecesinin de belirlenebilmesi için uzman bilirkişi aracılığıyla yaptırılacak incelemeye sunulması zorunludur.
Az yukarıda özetle açıklanan hukuksal çerçeve dahilinde somut olay değerlendirildiğinde; ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, boyanan kumaşların ayıplı miktarının ne olduğu; ayıplı ise ayıpların derecesi mahkemece tarafların tüm delilleri toplanmak suretiyle kesin olarak belirlenmemiştir. Ayıplı olduğu bildirilen kumaşların tamamı üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. O halde, mahkemece yukarıda açıklanan hukuksal çerçevede tarafların tüm delilleri toplanarak inceleme ve araştırma yapılmalıdır. Bu kapsamda, dosya içinde bulunan davacı şirketin ticari ünvanının yazılı bulunduğu 26.01.2005 günlü belgenin kapsamının doğruluğu ve belgeyi imzalayan İbrahim Kaya’nın bu belgeyi düzenleyebilmesi için davacı şirketi temsile yetkili olup olmadığı ya da yetkilendirilip yetkilendirilmediği hususları araştırılıp değerlendirilmelidir. Davalı şirketin ayıbın varlığını kanıtlayamaması veya davalı yanca ayıp kanıtlanmış olsa dahi süresinde ayıp ihbarında bulunmadığının saptanması halinde ise sözü edilen belgenin davacıyı bağlaması durumunda bu belge kapsamına göre uyuşmazlık çözümlenmelidir.
Eksik araştırma ve soruşturma ile yetersiz bilirkişi raporu hükme dayanak alınarak mahkemece, karar verilemez.
Açıklanan sebeplerle karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 05.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.