Yargıtay Kararı 15. Hukuk Dairesi 2008/4423 E. 2009/4864 K. 18.09.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/4423
KARAR NO : 2009/4864
KARAR TARİHİ : 18.09.2009

Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, İİK’nın 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, icra takibine borçlu davalının vakî itirazının iptâli istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2006/4631 takip sayılı dosyası üzerinden takip konusu yapılan asıl alacağın 6.976,17 YTL (TL) ve 12,04 YTL (TL) işlemiş temerrüt faizi üzerinden itirazın iptâline; asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davası kabul edilen asıl alacağın %40’ı oranında davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmolunmasına ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş ve verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Denizli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2006/4631 takip sayılı dosyası kapsamından; davacının, davalı şirket hakkında adî takip yoluyla icra takibinde bulunduğu ve 12.05.2006 tarihli sırasıyla 87.977 ve 87.979 numaralı faturayı dayanak alarak, 9.376,00 YTL (TL) asıl alacak ile 60,10 YTL (TL) işlemiş temerrüt faizinin %9 yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istediği ve davalının süresindeki itirazı sonucu takibin durduğu anlaşıldığı gibi; itirazın iptâli davasının da bir yıllık hak düşürücü süresi içinde takip konusu asıl alacağa yönelik itirazın iptâli istemiyle açıldığı anlaşılmış bulunmaktadır.
Yanlar arasında 01.03.2004 tarihli ve “protokol” başlıklı adî yazılı sözleşme yapılmıştır. Bu sözleşme, davacı tarafından yüklenici; davalı şirket tarafından ise, işsahibi sıfatlarıyla imzalanmıştır. Borçlar Kanunu’nun 355. maddesi hükmünde tanımlandığı üzere, bir eser sözleşmesi olan 01.03.2004 günlü sözleşmede yüklenici davacının yüklendiği edimin kapsamı, (1.) maddesinde; iş bedeli ise (2.) maddesinde açıklanmıştır. Sözleşmenin (2.1) maddesi, “Sözer, Erdoğan’a alacağı hizmetler ve yaptıracağı işler karşılığında projede belirtilen miktarda ödeme yapacaktır.” hükmünü içermektedir. Bu madde hükmünde sözü edilen proje ise, sözleşmenin (1.1) maddesi hükmünde gösterilmiştir.
Dava dilekçesi ve dosya kapsamındaki faturalar incelendiğinde; davacının dava ve takip konusu yaptığı alacağa “bobin aktarma makinesi”nin davacı tarafından imâl olunduğu iddiasıyla, iş bedelinin tahsilinin istendiği sonucuna varılmaktadır. Borçlar Kanunu’nun 365. maddesi gereğince, iş bedeli yanlarca “götürü” olarak kararlaştırılmışsa, yüklenici, iş-eseri kararlaştırılan bedelle yapmak zorundadır; bir eser önceden tahmin edilenden daha çok çalışmayı ve gideri gerektirmiş olsa bile, yüklenici bedelin artırılmasını isteyemez. Bu durumda, yüklenici işi tamamlamamış ya da kusurlu imalât yapılmış ise, buna yönelik koşullar da oluşmuş ise mahkemece, uzman bilirkişi aracılığıyla eser üzerinde keşif yapılarak, yüklenicinin işten el çektiği tarih itibariyle yapılan işin varsa nefaset farkları da düşülerek tüm işe olan oranının saptanması ile, bu oranın götürü bedele uygulanması ve çıkan miktardan işsahibinin ödediği miktar da düşülerek, hakettiği istenebilir iş bedeli saptanabilir.
Diğer yandan, bedeli uyuşmazlık konusu olan iş, “sözleşme dışı” iş niteliğinde ise, bu işlere sözleşme hükümleri uygulanamayacağından bedel, Borçlar Kanunu’nun 410 ve izleyen hükümleri gereğince ve vekâletsiz iş görme kuralları uyarınca, işin yapıldığı zamandaki serbest piyasa rayiçlerine göre uzman bilirkişi aracılığıyla yaptırılan inceleme sonucu mahkemece belirlenir.
Yukarıda özetle açıklanan hukuksal çerçeve dahilinde somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, bedeli uyuşmazlık konusu işin sözleşme konusu iş olup olmadığı araştırılmadığı gibi, bilirkişi raporları da denetime elverişli değildir. O halde, öncelikle mahkemenin bedeli uyuşmazlık konusu olan işin sözleşme konusu iş olup olmadığını belirlemesi ve varılacak sonuç itibariyle yukarıda açıklanan hukuksal kurallara göre yüklenici davalının alacaklı olup olmadığı karara bağlanmalıdır.
İİK’nın 67. maddesi hükmü uyarınca, icra takip alacaklısı davacı yararına icra-inkâr tazminatına hükmedilmesi için, anılan bu yasa hükmünde öngörülen tüm koşulların birlikte gerçekleşmesi ve bu kapsamda davası kabul edilen alacağın, takip borçlusu davalı tarafından belirlenebilir yani likid olması zorunludur. Somut olayda, davası kabul edilen alacak bilirkişi incelemesi sonucu belirlenmiş olduğuna göre, likid değildir. O halde, mahkemece, davacı yararına yazılı şekilde icra inkâr tazminatına hükmedilmiş olması da doğru değildir.
Öte yandan, itirazın iptâli davası takip konusu asıl alacağa yönelik itirazın iptâli istemiyle açılmış olduğu halde, mahkemece, istem dışı işlemiş temerrüt faizi hakkında da hüküm kurulması, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 74. maddesine aykırıdır.
Açıklanan sebeplerle karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 18.09.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.