YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/1089
KARAR NO : 2007/3279
KARAR TARİHİ : 15.05.2007
Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği
Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesine dayalı fiyat farkının tahsili istemiyle açılmış, mahkemenin kabul kararı davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilâmında 24.11.1986 gün ve 1986/2-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı da gözetilerek işin süresi, ve TMK. 2. maddesi birlikte değerlendirmek suretiyle uzman bilirkişiden rapor alınması gereğine değinilmiştir. Oysa alınan bilirkişi raporunda bu hususlar değerlendirilmeden 2862 sayılı kararname uyarınca fiyat farkı hesaplanmıştır. Ayrıca sözleşme konusu harita yapım işi olması nedeniyle bu konuda uzman bilirkişiden rapor alınması gerekirken hukukçu bilirkişiden rapor alınması da usul ve yasaya aykırıdır. (HUMK.’nın 275. md.)
Yanlar arasındaki sözleşmesinin 9. ve 11. maddelerin de, hiçbir şekilde fiyat farkı verilmeyeceği belirtilmiştir.
Türk Hukuk Sisteminde akit serbestisi (sözleşme özgürlüğü) asıldır. Bu kural dayanağını Anayasanın 13. ve 48. maddelerinden alır. Kişinin Temel haklarından olan sözleşme özgürlüğü Borçlar Hukukunun da ana kurallarındandır. Sözleşme Özgürlüğü ile kastedilen ise, tarafların yapacakları sözleşmelerinde içerik ve koşullarını diledikleri biçimde saptamada serbest olmalarıdır. Kuşku yok ki, bu özgürlükte yasaların gösterdiği sınırlar içinde kullanılabilir. Eğer sözleşmede işin bedeli için bir fiyat şekli kararlaştırılmış ve bu
fiyata başkaca fark verilmeyeceği hükme bağlanmışsa yüklenici eseri bu fiyatla yapmak zorundadır. Aksi takdirde sözleşmeden beklenen yarar dengesi bir taraf aleyhine bozulur. Sözleşmede böyle bir hüküm varken de tek taraflı olarak fiyat farkı istemek sözleşme özgürlüğü prensibine uygun düşmez ve Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki dürüst davranma kavramıyla bağdaşmaz.
Kural yukarıda söylendiği gibi olmakla birlikte; Kamu Sektörüne Dahil idarelerin ihalesi Yapılmış ve Yapılacak işlerde İhale Usul ve Şekillerine göre fiyat farkı hesabında uygulayacakları esaslarda değişiklik yapılmasına ilişkin esasları yürürlüğe konulmasına dair 2001/2862 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 18.08.2001 günlü Resmi Gazetede yayınlanmış, Kararnamenin 5. maddesinin 3.bendinde ise, “Geçici 17. maddesinin 1/a veya 2/b bentlerine göre uygulamayı seçen müteahhit veya taşeronların sözleşmelerinde bu Kararnamenin uygulanmayacağını yada fiyat farkları ödenmeyeceğini veya yılı içinde fiyat farkları için başka usul ve esaslara göre ödeneceğini… belirten hükümler olsa dahi bu hükümlerin 01.03.2001-31.12.2001 tarihleri arasında uygulanmayacağı” kararlaştırılmıştır.
Görülüyor ki, taraflar arasındaki uyuşmazlık; yüklenilen işin götürü bedeline rağmen, yüklenicinin 2001/2862 sayılı kararname fiyatlardan yararlanıp yararlanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten, konu 24.11.1986 tarih ve 1986/2-2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı’nda da tartışılmış ve bu kararın sonuç bölümünde Bakanlar Kurulu’nca çıkartılan ve çıkartılacak Kararnamelere dayanılarak açılan davalarda, bu Kararnamelerin genel bütçeye dair daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve mahalli idareler açısından geçerli hukuki sonuçlar doğurabileceği, Kararnamelerin uygulama koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ise, olayların özellikleri dikkate alınarak hakim tarafından saptanacağı sonucuna ulaşılmıştır. Demek ki, İçtihadı Birleştirme Kararı’nda ulaşılan sonuç uyarınca, Kararnamenin uygulanması mutlak değildir. Kararname uygulama koşullarının oluşup oluşmadığına olayların özelliğine bakarak hakim karar verecektir. Hakimin yararlanacağı yasal dayanak da İçtihadı Birleştirme Kararında Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi olarak gösterilmiştir. İçtihadı Birleştirme Kararı’nda ortaya konan ilkeyi daha iyi anlayabilmek için bir örnek vermek gerekirse; Sözleşmesinde ifa için 1-2 ay gibi… kısa bir süre kararlaştırılmışsa, bu sürede yüklenicinin fiyat artışlarından etkilenebileceği düşünülemeyeceğinden amacı yüklenicileri fiyat artışlarından korunmak olan Kararnamede aksine hüküm olsa bile yüklenicinin fiyat farkı istemesi, dolayısıyla Kararname fiyat farklarını talep etmesi olayın özelliğine, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki dürüst davranma kuralına uygun düşmez. İşte, İçtihadı Birleştirme Kararında “Kararnamelerin uygulama koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğine olayın özelliklerine göre Hakimin saptayacağına” ilişkin sonuç bölümünde kastedilen budur. Daha açığı, prensip olarak uygulanması gereken kararname hükümlerinden yüklenici her zaman istifade edemeyebilecektir. Kuşkusuz, yüklenicinin Kararname hükmünden yararlanamayacağı
durum yukarıdaki örnekle de sınırlı tutulamaz. Bunun için her zaman olayın özelliğine ve yüklenic talebinin Medeni Kanunu’nun 2.maddesinde ilke olarak benimsenen dürüst davranma kuralına uygun düşüp düşmediğine bakmak gerekir.
Şu halde mahkemece yapılması gereken iş; taraflardan yukarıdan beri yapılan açıklamalara uygun delillerini isteyip toplamak, bundan sonra konunun uzman yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırarak davacı isteminin somut olayın özelliğine göre Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki dürüst davranma kavramı kapsamında kalıp kalmadığını değerlendirmek, bu sonuca ulaşılırsa yüklenicinin kararname hükümlerince isteyebileceği fiyat farkını hesaplatıp hüküm altına almaktan ibarettir.
Tüm bu yönler göz ardı edilerek yüklenicinin Kararname hükümlerinden yararlanacağı mutlakmışçasına istemin yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 15.05.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.