Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2019/6212 E. 2019/8628 K. 23.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/6212
KARAR NO : 2019/8628
KARAR TARİHİ : 23.09.2019

Dolandırıcılık suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 1 yıl hapis ve 100,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/10/2013 tarihli ve 2013/226 esas, 2013/478 sayılı kararının infazı sırasında, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde infaza konu ilamdaki suçun uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle hükümlünün hukuki durumunun yeniden değerlendirilerek, infazın durdurulup durdurulmayacağına dair bir karar verilmesi yönündeki infaz savcılığının talebinin kabulüne ilişkin anılan Mahkemenin 03/01/2017 tarihli ve 2013/226 esas, 2013/478 sayılı ek kararını müteakip, uzlaştırmanın gerçekleşmediği gerekçesiyle ilamın infazının devamına dair aynı Mahkemenin 17/04/2017 tarihli ve 2013/226 esas, 2013/478 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın süre yönünden reddine ilişkin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/10/2018 tarihli ve 2018/670 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 26/07/2019 gün ve 94660652-105-34-6471-2019 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/08/2019 gün ve 2019/84007 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, sanığa gönderilen uzlaşma davetiyesinin muhatabın tanınmadığından bahisle bila tebliğ iade gelmesi üzerine, sanığa ulaşılamadığı gerekçesiyle tarafların uzlaşamadığına ilişkin düzenlenen uzlaştırma raporu doğrultusunda hüküm tesis edildiği anlaşılmakla birlikte, sanığa yapılacak uzlaşma tebliğinin öncelikle 7201 sayılı Kanun’un 10/1. maddesi gereğince bilinen son adresine tebliğ edilmesi gerektiği, bunun mümkün olmaması halinde sanığın adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde kaydının bulunup bulunmadığı araştırılarak olması halinde bu adresi bilinen son adresi kabul edilerek bu husus açıkça belirtilmek suretiyle anılan Kanun’un 10/2 ve 21/2. maddeleri gereğince tebliğin yapılması gerektiği, buna göre sanığa belirtilen usule uygun olarak herhangi bir tebliğ işleminde bulunulmadan ve usulüne uygun olarak uzlaştırma teklifinden haberdar edilmeden tarafların uzlaşamadığına ilişkin düzenlenen rapor doğrultusunda hüküm tesis edilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi gereğince İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/10/2018 tarihli ve 2018/670 değişik iş sayılı kararının bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanık hakkında basit dolandırıcılık suçundan infaz aşamasında uzlaştırma işlemleri yapılmış ve son beyan adresine yapılan tebliğin iade olması nedeniyle uzlaştırma işlemi sona erdirilmiş olup, infazın devamına dair ek karar sanığa usule uygun tebliğe rağmen süresinden sonra itiraz etmesi nedeniyle merci İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından süreden itirazın reddine karar verilmiş olup, sanığın itirazında belirttiği uzlaştırma işlemleri ile ilgili esasa girilmediği nazara alındığında; uzlaştırmanın sağlanamadığından bahisle infazın devamına dair İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 17/04/2017 tarih ve 2013/226 esas, 2013/478 karar sayılı kesin nitelikteki ek kararının incelenmesi gerektiği, bu sebeple kesin nitelikteki bu karar için Kanun Yararına Bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağının takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığı’na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.