Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2019/4692 E. 2019/7647 K. 08.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/4692
KARAR NO : 2019/7647
KARAR TARİHİ : 08.07.2019

Güveni kötüye kullanma suçundan sanık …’nun, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 508 ve 522. maddeleri gereğince 20 gün hapis ve 115.570.000,00 Türk lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair Eyüp (Kapatılan) 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.02.2004 tarih ve 2003/889-2004/127 sayılı kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 02.05.2019 gün ve 94660652-105-34-1881-2019 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.05.2019 gün ve 2019/47775 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Eyüp 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.02.2004 tarihli kararını müteakip, 02.12.2016 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde infaza konu ilâmdaki suçların uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle hükümlünün uzlaşma hükümlerinden yararlanma talebinde bulunması üzerine, müştekinin ölmesi nedeniyle uzlaşmanın sağlanamadığından bahisle önceki hükmün aynen infazına ilişkin İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.10.2018 tarih ve 2003/889-2004/127 sayılı ek kararına yönelik itirazın reddine yönelik mercii İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.12.2018 tarih ve 2018/881 değişik iş sayılı kararının, Eyüp 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.02.2004 tarihli kararının kanun yararına bozma yoluyla bozulması halinde hukuken yok hükmünde olacağı değerlendirilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre,
1-Benzer bir olayla ilgili Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 19.12.2013 tarih ve 2012/17118-2013/19600 sayılı ilamında yer alan, “Başlangıçtan itibaren telefonu alma kastıyla hareket ettiği anlaşılan sanık ile katılan arasında kanun koyucu tarafından güveni kötüye kullanma suçunun oluşması amacıyla aranan nitelikte, tarafların aldatılmamış özgür iradeleriyle kurulan ve hukuken geçerli olan bir sözleşme, dolayısıyla hukuksal anlamda geçerli bir zilyetlik devri bulunmadığından, sözleşme sonucu meydana gelmiş olan güven ve buna bağlı olarak güveni kötüye kullanma suçundan söz edilemeyeceği, sanığın basit bir yalanı aşan, içinde bulunduğu durum itibariyle katılanı yanıltacak ve kandıracak yoğunluk ve güçteki sözleri ve ustaca sergilediği hareketlerinin hileli davranış olarak kabulü gerektiği, hileli davranışlarla aldatma sonucunda mağdur zararına gerçekleşen eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde unsurları oluşmayan güveni kötüye kullanmak suçundan mahkumiyetine karar verilmesi…” şeklindeki açıklamalar nazara alındığında,
Olay tarihinde müşteki…’ın ticari aracına otogara gitmek üzere müşteri olarak binen sanığın, otogara gelindiğinde bir yere telefon etmek için müştekiden aldığı cep telefonunu alarak olay yerinden uzaklaşması şeklindeki eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yazılı şekilde unsurları oluşmayan güveni kötüye kullanma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinde,
2-Kabule göre de; sanığın üzerine atılı güveni kötüye kullanma suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikâyete bağlı olması karşısında, müşteki …’ın mahkemede 04.09.2003 tarihinde alınan beyanında şikâyetinden vazgeçtiği anlaşıldığından, sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesi yerine, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde,
İsabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanığın, mağdura ait ticari taksiye binerek…’a gideceğini söyledikten sonra otogarın önünde aracı durdurarak ondan konuşmak ve geri vermek üzere aldığı telefonla birlikte taksimetre ücretini de ödemeden uzaklaşıp geri dönmediğinin anlaşıldığı olayda; en başından beri telefonu alma kastıyla hareket eden ve kurduğu mizansen çerçevesinde uzak mesafe yola gideceğine inandırdığı mağdurun özgür iradesini hileli davranışlarla sakata uğratması nedeniyle sanık ile mağdur arasında hukuken kurulmuş geçerli bir sözleşmeden bahsedilemeyeceğinden, eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması dolayısıyla ihbarnamedeki (1) no’lu düşünce yerinde görüldüğünden, Eyüp (Kapatılan) 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.02.2004 tarih ve 2003/889-2004/127 sayılı hükmünün, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere BOZULMASINA, bozma nedenine göre (2) no’lu ihbarnamedeki düşünce ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, 08.07.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.