Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2018/8939 E. 2019/43 K. 28.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/8939
KARAR NO : 2019/43
KARAR TARİHİ : 28.01.2019

Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanık …’nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 155/2, 168/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine dair İstanbul 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.05.2017 tarih ve 2015/648-2017/417 sayılı kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 20.11.2018 gün ve 94660652-105-34-405-2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.11.2018 gün ve 2018/94760 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
1-Sanığın mahkûmiyetine esas hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulurken temel cezanın 5237 sayılı Kanun’un 155/2. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 5 gün adli para cezası olarak belirlendiği, ancak anılan Kanun’un 168/1. maddesi gereğince 2/3 oranında indirim yapılırken hesap hatası yapılarak, 4 ay hapis ve 1 gün adli para cezası yerine, 8 ay hapis cezasına hükmedildiği, bu hatayı takiben aynı Kanun’un 62/1. maddesi uyarınca 1/6 oranında yapılan indirim neticesinde de, 3 ay 10 gün hapis yerine, 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezasına karar verilmek suretiyle fazla ceza tayin edilmesinde,
2-Sanığın, 2011 yılında şikayetçiye ait işyerinde birkaç ay çalışıp ayrılmasından sonra 16.03.2013 tarihinde şikayetçi şirketle anlaşmaları bulunan müşterilere giderek kargo şirketinde çalışıyor gibi yapmak suretiyle hileli davranışlarla teslim aldığı paketleri yerlerine götürmeyerek uhdesine geçirdiği, müşterilere ait zararların taşeron şirketi olan şikayetçiye ait firma tarafından ödenmesi şeklindeki somut olayda; sanık ile şikayetçi arasında hizmet ilişkisinin bulunmaması ve sanığın müşterileri hileli davranışlarla kandırmak suretiyle malları uhdesine geçirmesi sonucunda şikayetçinin zarara uğraması nedeniyle eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesinde yer alan dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek anılan Kanun’un 155/2. maddesinde düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulmasında,
3- Sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde, tekerrüre esas alınan Kadıköy 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.03.2010 tarih ve 2010/219-221 sayılı kararının, suç tarihinden sonra 18.11.2013 günü kesinleştiğinin anlaşılması nedeniyle tekerrüre esas alınamayacağı, ayrıca Kemer 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.06.2012 tarih ve 2009/1049-2012/455 sayılı kararının da 18 yaşın altında olduğu sırada işlediği suça ilişkin olduğu, sonuç cezanın doğrudan doğruya verilen 3.000.00 TL’nin altında kalan adli para cezası olduğu ve sanığın suç tarihi itibariyle tekerrüre esas başka sabıkasının bulunmadığı anlaşıldığından, mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasında,
4- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 61/8. maddesine göre, tayin olunan gün adli para cezasının, aynı Kanun’un 52. maddesi uyarınca 20,00 Türk lirası ile 100,00 Türk Lirası arasında takdir olunacak miktarla çarpılması neticesinde adli para cezasına hükmolunması gerektiği gözetilmeden, infazda tereddüte yol açacak şekilde yazılı şekilde hüküm kurulmasında,
5- Dosya kapsamına göre her ne kadar sanığın eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu hususu gözetilmemiş ise de, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157/1. maddesinde yer alan dolandırıcılık suçunun, 02.12.2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (b-6) bendi uyarınca uzlaşma kapsamına alındığı anlaşıldığından, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesindeki esas ve usûllere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için yargılama dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Hükümlünün, 2011 yılında şikâyetçiye ait işyerinde birkaç ay çalışıp ayrılmasından sonra 16.03.2013 tarihinde şikayetçi şirketle anlaşmaları bulunan müşterilere giderek kargo şirketinde çalışıyor gibi yapmak suretiyle hileli davranışlarla teslim aldığı paketleri yerlerine götürmeyerek uhdesine geçirdiği, müşterilere ait zararların taşeron şirketi olan şikayetçiye ait firma tarafından ödendiğinin anlaşıldığı olayda; sanık ile şikayetçi arasında hizmet ilişkisinin bulunmaması ve sanığın müşterileri hileli davranışlarla kandırmak suretiyle malları uhdesine geçirmesi sonucunda şikayetçinin zarara uğraması nedeniyle eyleminin, hüküm tarihinden önce uzlaştırma kapsamına alınan TCK’nın 157. maddesinde yer alan dolandırıcılık suçunu oluşturduğu da gözetilerek 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. madde fıkraları gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine yazılı şekilde hüküm verilmesi nedeniyle kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki (2) ve (5) no’lu düşünceler yerinde görüldüğünden, İstanbul 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.05.2017 tarih ve 2015/648-2017/417 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca sonraki işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine, bozma nedenine göre (1), (3) ve (4) no’lu kanun yararına bozma istemleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 28.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.