Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2018/8275 E. 2018/8157 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/8275
KARAR NO : 2018/8157
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

Dolandırıcılık suçundan sanık …’ın mahkumiyetine dair Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.03.2011 tarih ve 2010/63-2011/97 sayılı kararının Yargıtay 23. Ceza Dairesinin 02.12.2015 tarih ve 2015/3878-7555 karar sayılı ilamı ile onanması sonucu kesinleşerek infazına geçilmesini müteakip, 02.12.2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde infaza konu ilâmdaki suçun uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle hükümlünün hukukî durumunun yeniden değerlendirilerek, infazın durdurulması talebinin reddine dair Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.12.2016 tarih ve 2010/63-2011/97 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.01.2017 tarih ve 2017/107 değişik iş sayılı kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 15.10.2018 gün ve 94660652-105-07-9115-2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.10.2018 gün ve 2018/85783 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli ek kararı ile kesinleşmiş kararlara karşı uzlaşma yoluna gidilemeyeceği gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiş ise de;
02.12.2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (b-6) bendi uyarınca dolandırıcılık (madde 157) suçunun uzlaşma kapsamına alındığı ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.10.2007 tarih ve 2007/4-200-219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddî hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklindeki hüküm uyarınca kesinleşmiş kararlar bakımından da uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiği cihetle; hükmün infazının durdurularak, 5271 sayılı Kanunu’nun 253. maddesindeki esas ve usullere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için yargılama dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. maddelerinde düzenlenen uzlaşma, sadece sanığa değil aynı zamanda ve öncelikle, mağdurun zedelenen hukukunun düzeltilmesine hizmet amacı gütmesi ve biçimi itibariyle bir ceza yargılaması müessesesi olsa da, fail ile devlet ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi ceza hukukunu da ilgilendirmesi nedeniyle karma bir hukuki niteliğe haiz olduğundan, uzlaşma hükümlerinin yalnızca yürürlüğe girdikleri sıradaki işlem ve olaylar bakımından değil, TCK’nın 7/2. maddesi gözetilerek, sanık lehine olması halinde kesinleşmiş, infaz edilmekte ve hatta infaz edilmiş hükümlere de uygulanması gerektiği konusunda tereddüt bulunmamakta ise de;
Alanya Cumhuriyet Başsavcılığının 16.07.2006 tarih ve 2006/1945-163 sayılı iddianamesiyle; sanığın, Adem Turan ismini kullanarak şikayetçiler Orhan ve Canan’dan aldığı altınlar karşılığında, sahte isimle imzaladığı bonoyu aldığı mallara karşılık verdiği ve ortadan kaybolduğu iddiasıyla sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılarak, anılan mahkemenin 2006/182 esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sırasında sahtecilik suçu yönünden dosyanın tefrik edilmek suretiyle yeni bir esasa kaydedilmesinden sonra, aynı mahkemenin 09.10.2009 tarih ve 2008/6-2009/219 sayılı kararıyla sahtecilik suçundan sanığın mahkumiyetine hükmolunduğu ve bu hükmün Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 09.05.2012 tarih ve 2012/4706-8198 sayılı ilamıyla onandığı, bu itibarla sanığın dolandırıcılık suçu ile birlikte uzlaştırma kapsamında olmayan resmi belgede sahtecilik suçunu da işlediği dikkate alındığında, 5271 sayılı CMK’nın 253/3. maddesinde yer alan “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suç ile birlikte işlenmesi halinde uzlaşma hükümleri uygulanmaz” şeklindeki düzenleme gereğince sanık hakkında uzlaştırma hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığının anlaşılması karşısında; yerel mahkeme tarafından verilen kararda sonuç itibariyle bir isabetsizlik görülmediğinden, Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.01.2017 tarih ve 2017/107 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan kanun yararına bozma isteminin CMK’nın 309. maddesi gereğince REDDİNE, 19.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.