Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2018/7300 E. 2018/8155 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/7300
KARAR NO : 2018/8155
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanık …’ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 158/1-e-son, 43/1, 35/2, 62/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 1 yıl 6 ay 22 gün hapis ve 1.640,00 Türk Lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.10.2012 tarih ve 2010/192-2012/296 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.11.2016 tarih ve 2016/1004 değişik iş kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 24.09.2018 gün ve 94660652-105-35-10629-2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.10.2018 gün ve 2018/78887 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, sanığın birlikte işlediği iddia olunan resmî belgede sahtecilik suçundan almış olduğu mahkûmiyet hükmünün, temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 17.10.2016 tarih ve 2014/3099-2016/7710 karar sayılı ilâmıyla, yalnızca maaş karşılığında çalışıp, işlemlerden ekstra bir ücret almayan sanığın herhangi bir menfaatinin de bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilmeden, beraatına karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda sanığın bu suçtan beraatına karar verildiği ve söz konusu beraat kararının da Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 05.06.2018 tarih ve 2017/1684-2018/5345 karar sayılı ilâmıyla onanmasına karar verildiği gözetildiğinde,
Özel bir tıp merkezinde doktor olarak çalışan sanığın, hastalara gün muayenesi yapıldığı halde ileri tetkik yapılmış gibi evrak düzenleyip imza atması şeklinde gerçekleştiği iddia olunan dolandırıcılık suçuna ilişkin olarak işlemlerden ekstra bir ücret almaması nedeniyle herhangi bir menfaatinin de bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.06.2018 tarih ve 2014/15-771-2018/317; 20.02.2018 gün ve 2014/12-783-2018/46 sayılı ilamlarında yer alan hukuka aykırılık hallerinin somut olayımızda bulunmadığı da gözetilerek, Yargıtay CGK’nın 03.02.2009 tarih ve 2009/4-13-12 ile 11.03.2014 gün ve 2014/102-128 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere, 5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesinde yer alan “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder” şeklindeki düzenleme gereğince, henüz varlık kazanmamış olan hükmün esasının denetlenmesinin aynı kanunun 231 ve 271. maddelerindeki düzenlemelere aykırı olacağı, hükmün içeriğindeki hukuka aykırılıkların ancak hükmün varlık kazanması halinde olağan ve olağanüstü yasa yolları ile denetime konu olabileceği değerlendirildiğinden, bu yönü itibariyle kanun yararına bozma isteminde yer alan görüşe iştirak edilmemiş ise de; 5271 sayılı CMK’nın 231/6-c maddesine 6008 sayılı Kanun ile eklenen “Sanığın kabul etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” şeklindeki düzenleme gereğince, bu hakkın şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olması nedeniyle yalnızca hak sahibinin açık beyanı veya vekâletnamede bu hususta verilmiş özel bir yetkisi bulunan vekilinin bu maddenin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda beyanda bulunabileceği, dosya arasında bulunan 06.07.2007 tarih ve 18503 sayılı vekâletnamede ise, vekile bu hususta verilmiş özel bir yetkinin bulunmadığı gözetilmeden, sanığın hazır olmadığı 17.10.2012 tarihli oturumda, müdafisinin ilgili kanun hükümlerinin uygulanması yönündeki talebine bağlı olarak karar verildiğinin anlaşılmakla, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmeyeceği hususu sanığa sorularak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle itirazın bu nedenlerle kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığından, kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce sonucu itibariyle yerinde görüldüğünden, İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.11.2016 tarih ve 2016/1004 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde merciince yerine getirilmesine, 19.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.