Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2018/6945 E. 2018/8133 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/6945
KARAR NO : 2018/8133
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : TCK’nın 157/1,62,52/2,53. maddeleri uyarınca mahkumiyet( üç kez)

Dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler sanık tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;
7201 sayılı Tebligat Kanununun 10/2. madde ve fıkrasının, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, önce bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanunun 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanununun 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği gözetilmeksizin; sanığın yokluğunda verilen 27/03/2018 tarihli hükmün tebliği için sanığın sorgusunda beyanı alınırken bildirmiş olduğu en son adresi esas alınarak doğrudan “mernis adresi” ibareleri ile çıkarılan ve Tebligat Kanununun 21/2. maddesi gereğince tebliğ edilmesinin usule aykırı olmasından dolayı yapılan tebligatın geçerli sayılamayacağı, bu nedenle sanığın 21/06/2018 tarihli dilekçesi ile yaptığı temyiz talebinin öğrenme üzerine süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Sanığın eylemine uyan ve 5237 sayılı TCK’nın 157/1. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun gerektirdiği cezanın miktar ve nev’i nazara alınarak, zamanaşımını kesen sebeplerden sanığın ilk sorgusunun yapıldığı 15/05/2007 tarihinden mahkumiyet hükmünün verildiği 27/03/2018 tarihine kadar 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e ve 67/2-a,3. maddelerinde öngörülen 8 yıllık dava zamanaşımının hükümden önce dolduğu anlaşıldığından; 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 19/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.