Yargıtay Kararı 15. Ceza Dairesi 2018/2929 E. 2018/9891 K. 20.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 15. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/2929
KARAR NO : 2018/9891
KARAR TARİHİ : 20.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Sanık hakkında TCK 157/1, 62/1, 50/1-a, 52/2- 4 maddeleri gereğince mahkumiyet

Dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Hükümden önce 05/08/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanununun 21. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen ve bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı 7 gün olarak öngörülen temyiz süresinin 15 gün olarak değiştirildiği; ancak bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20/07/2016 tarihinden önce verilen ve Yargıtay’dan geçen dosyalar hakkında 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca hüküm kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’un 305 ila 326. maddelerinin uygulanması gerektiği ve 1412 sayılı CMUK’un 310. maddesi uyarınca da temyiz süresinin bir hafta olduğu gözetilmeden mahkemece temyiz süresinin 15 gün olduğu belirtilmek suretiyle yanıltıcı ifade kullanılmış olması, kanun yoluna ilişkin süreler konusunda 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda farklı düzenlemelere yer verilmesi, 7035 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra temyiz süresi konusunda tereddütler oluşması ve ilk derece mahkemelerince yanıltıcı ifadeler kullanılmasının, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 13/10/2015 gün, 2015/11-120 Esas, 2015/313 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, avukatlar da dahil olmak üzere başvurucuların kanun yolunda yanılmalarına sebep olduğu gibi, Anayasa Mahkemesi’nin 09/06/2016 tarihli (Başvuru Numarası: 2014/4987) ve 22/09/2016 tarihli (Başvuru Numarası: 2014/1382) kararlarına göre, bu durumun adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde bulunması nedeniyle temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek ve sanığın üzerine atılı dolandırıcılık suçunun uzlaştırma kapsamına alınması nedeniyle bozma sonrasında dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderildiği ancak taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığı belirlenerek yapılan incelemede,
Sanığın daha önce Ankara Barosuna bağlı olarak avukatlık yaptığı ve 2006 yılında Barodan kaydının silindiği, buna rağmen bir toplantıda katılanın eşi ile tanışıp kendisini avukat olarak tanıttığı, başka bir avukat ile birlikte çalıştığını belirtip kira borçlarının ödenmemesi nedeniyle sorunları olan katılan ve eşine, bu işi halledebileceğini belirterek karşılığında 500 TL para istediği, katılanın paranın yarısını peşin, yarısını da vekaletname verilmesi sonrasında sanığa ödediği fakat davanın açılmadığı, bu surette sanığın üzerine atılı dolandırıcılık suçunu işlediği iddia olunan somut olayda; sanığın eyleminin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabul ve uygulamasında her hangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin usul ve yasaya aykırı kararın bozulması istemli, temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 20.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.